Narin Güran 8 yaşında bir kız çocuğu. Diyarbakır Bağlar ilçesi Tavşantepe mahallesinde öldürüldü. Narin’in aile içi bir karar sonucu öldürüldüğü iddiası soruşturuluyor. Narin cinayetine tek boyut üzerinden bakarak, nedeni feodal yapıya, modernlik dışı kalmaya, dini ya da siyasi bir inanca bağlayarak çareyi idam cezasında bulmak rasyonel değil. Bu nedenle şiddete çok boyutlu olarak, insanın doğası, eğilimleri, şiddet-güç ilişkileri, sistemin ürettikleri açısından bakmak gerekir. Küresel sistemin ürettiği şiddet, ulus-devletin kendine özgü zihniyet kodlarının ürettiği şiddetle birleşince durum daha da vahimleşiyor. Savaşlar, katliamlar, ölümcül göçler, bireysel vahşi cinayetlerle şiddet dalga dalga hayatımıza, ilişkilerimize, mahallemize, sokağımıza, evimize girdi. Modern toplum, medeniyet dediği şeyin temelinde şiddet olduğunun farkında değil.
Bireysel egoizm kendi iyiliğine, düzenine, kendisinin ve cemaatinin çıkarlarına odaklanmış olup, bu çıkarları tehdit etme ihtimali olan her şeyi yok etmeye hazır. Nitekim kadın cinayetlerinden sonra cesedin yok edilmesi için parçalara bölünmesi genellikle güce dayanan araçsal aklın temsilcisi olan baba, amca gibi aile büyükleri tarafından yerine getirilmekte. Bu durum başı belaya girdiğinde her şeyi, tüm canlıları hiçe sayabilecek bir ahlakın çırpınışı mı ya da daha geniş bir açıdan; bu ailenin ya da kurumsal sistemin olay karşısında yetersizliği mi? Ortada bozulmuş bir sistemin ve yıkılmış ahlakın ortaya çıkardığı bir sonuç bulunmakta.
Bir taraftan muhafazakar kesimiyle de hızla modernleşen toplum, tüketimi teşvik eden küresel sistemin zihin teknolojileriyle kontrol altında tutulurken, diğer taraftan insan hırsının ve egoizminin tüm kötücül sonuçlarını yaşamakta. Şiddet çıkarcı akla dayanarak genişlemekte. Genç erkekler, genç kızları vahşice öldürebilmekte, cesetlerini aile yardımıyla yok edebilmekte. Yetişkin erkekler çocukların, eşlerinin, sevgililerinin, canına kıyabilmekte, hayvanlara eziyet edebilmekte. İşverenler çalıştırdıkları insanları bile bile ölüme gönderebilmekte. Bireysel ve siyasal çıkarlara dayalı bencil aklın etkisinde kalan halkın önemli bir kesimi tevarüs edilen öfkeli linç kültürünü yaşatmaya devam etmekte. Devlet iktidarı, asker ve polis uygulamalarıyla yurttaşlarının mağdur olmasına sebep olmakta , yargı yollarını engellemekte ve yargıyı hakikat-adalet hedefinden uzaklaştırmakta. Bu sistemde yaşayan her insan hem cellat hem kurban olma potansiyelini taşıyor.