Belediye başkanlığı çok değerli, hatta ulvi bir görev.
Düşünsenize… Seçildiğiniz bölgedeki insanların acı tatlı tüm anlarında yanında oluyorsunuz. Gün geliyor, bir çiftin nikahını kıyıyor ve mutluluk dolu olmasını dilediğiniz evliliklerini başlatıyorsunuz. Ama bir başka gün de bu fani alemdeki ömrünü tamamlamış bir hemşehrinizi ebedi yolculuğuna uğurlayıp, geride kalan yakınlarının acılarına ortak oluyorsunuz.
Seçildiğiniz il veya ilçede yaşayanların hayatlarını kolaylaştıracak düzenlemeler yapıyor, gençlere spor imkânları, yaşlılara huzur dolu mekânlar sağlıyor, yemyeşil parklar sunuyor ve bu çabaları sürdürürken de halkın parasını namusunuz gibi koruyor, asla eş, dost, ahbap ve yandaş ayrımına yönelmiyor, kamu kaynaklarını arazi ve yapı yağması peşinde koşan rant çetelerine peşkeş çekmiyor, canlı yayınladığınız ihaleleri hak edene veriyorsunuz!..
Zor günlerde ve çetin doğa koşullarında çaresizlerin imdadına yetişiyor, kimsesizlerin “kimi” oluyor, gariplere sıcak aş sağlıyor, böylece bahtsızların hayata tutunacakları güvenilir tek dal haline geliyorsunuz. Müşfik ve yaratıcı yaklaşımlarla kucakladığınız en zordakilere “Hayatta bütün mucizeler mümkünmüş” dedirtebiliyorsunuz.
7’den 77’ye tüm insanlara olduğu gibi, çevreye ve hayvanlara da sahip çıkıyorsunuz.
Kültürel etkinliklerinizle alkış alıyorsunuz.
İcraat sırasında kimseyi ötekileştirmiyor, insanların siyasi görüşüne, etnik kökenine bakmıyor, inanç ve mezhep sorgulamasını aklınızdan geçirmiyor, oy versin vermesin, yörede yaşayanların tümüne eşit davranıyor, hizmeti şuna veya buna değil, herkese adil biçimde götürüyorsunuz.
Şu kısacık yaşamımızda bundan daha mutluluk verici, iç huzuru yaratıcı bir çaba olabilir mi?
O nedenle belediye başkanlığı çok değerli, hatta ulvi bir görevdir.
Ama bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bu özelliklerin tümüne sahip belediye başkanı olabilmek çok zordur!