• ROTA
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Türkiye’nin 1990’lara döndüğü falan yok, çünkü hiç gelemedi!

01/08/2015 20:58


 

Frederike Geerdink sbFREDERIKE GEERDINK

[email protected]

Şırnak Valiliği, şehir sınırları içerisindeki dokuz bölgeyi ‘güvenlikli alan’ olarak ilan etti. Bunlar daha önceden belirlenen güvenlikli alanlara eklenmiş oldu.


Devletin istediği bu mu?

Geçtiğimiz bayramda Roboski ziyaretimde bizzat tanık oldum; kaçakçılığa giden yollar kapatılmış ve hayvanların otlatıldığı mera alanlarına da artık erişim engellenmişti. Bu alanların ulaşıma kapatılması o insanların yaşamlarını doğrudan tehdit altına alan bir durum, çünkü böylece ne hayvancılık yapabilecekler ne de para kazanabilecekler. Geçimlerini sağlayacakları başka iş kaynakları olmadığından ve güvenlik altına alınan bölgelerde de şiddet artacağından eninde sonunda köylerini terk etmek durumunda kalacaklar.

Devletin istediği bu mu peki? Köyleri boşaltmak mı ?

Sorumluluk hükümete ait

Evet, devletin aldığı birçok önlem bize 90’lara dönüş olacağını gösteriyor. Tahminimce bu gidişle daha birçok bölge ‘güvenlikli alan’ ilan edilecek, belki HDP de kapatılacak ve liderleri tutuklanacak (halihazırda birçok insanın tutuklandığını ve barışçıl eylemlerde bulunduğu için haklarında soruşturma açıldığını düşünürsek) ve bu şiddet sarmalı çığrından çıkacak.

Bunun sorumluluğu hükümete ait. Yurttaşlarının güvenliğini sağlamakla yükümlü devlet bu en temel görevini tümden ihmal ediyor. Ayrıca bu yalnızca şimdiki hükümetin izlediği bir yöntem de değil, zira Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet geleneği böyle.

Mevcut durum yüzünden PKK’yi suçluyanların aslında Türkiye gerçeklerine dair hiçbir şey bildiği yok. Hele hele Güneydoğu gerçekliğinden tamamen bihaberler.

Ateşkes süresince hükümet herhangi bir ileri demokrasi hamlesinde bulundu mu? Hayır, hem de hiç. Aksine devlet daha da otoriterleşti ve hatta diktatörleşti diyebiliriz. Selahattin Demirtaş’ın geçen hafta Ezgi Başaran’a Radikal’de verdiği söyleşiyle gayet net ifade ettiği gibi, PKK’nin geri çekilmesine dönük bir yasa bile çıkartamadılar.

Erken seçimi kazanabilmek için Kürt hareketine karşı savaş

Bunun yanı sıra, sivillerin öldürülmeleri ve HDP’ye yönelik bombalamalar devam etti (Unutmadınız değil mi? HDP Adana ve Mersin büroları bombalandı, yoksa unuttunuz mu? Aynı şekilde HDP’ye dönük olarak yapılan onlarca saldırı soruşturulmadan bırakıldı, tıpkı 5 Haziran’da HDP Diyarbakır mitinginin bombalanmasında olduğu gibi ve tabii ki  Suruç katliamının ele alınış biçimi… üstelik bunlar sadece listenin başlangıcı). Hem halkın umutsuzca beklediği barış ortamına kavuşma arzusundan hem de ateşkesin sürmesi nedeniyle PKK halkı koruyabilmek için hiçbir şey yapamadı.

Ve şimdiyse AKP, sırf kaçınılmaz erken seçimi kazanabilmek için Kürt hareketine karşı bir savaş başlatıyor; PKK kamplarını bombalıyor; barışçıl ve ultra zeki yollarla mücadele eden insanları susturmaya-suçlamaya çalışıyor ve buna karşın PKK’nin ve bu hareketin destekleyicilerinin kendilerini korumamalarını bekliyor?

Aradaki fark ne?

Devletlerin, kendi ordularına ve vatandaşlarına yönelik bir saldırı olması halinde tepki vermeleri,  tıpkı IŞİD Kilis’e saldırdığında Türkiye’nin haklı olarak yaptığı gibi, kimsenin sorguladığı bir şey değil. Diğer yandan, devlet dışı silahlı bir yapı olan PKK’nin, kendi halkını savunması (başka kimse bunu yapmadığı için) geniş bir kesim tarafından kınanıyor ve hatta terörizm olarak adlandırılıyor.

Peki aradaki fark ne? Eğer bir devletiniz yoksa, uluslararası camiada haklarınızın hiçbir değeri yok.

Beni yanlış anlamayın (ki eminim birçoğunuz bunu seve seve yapıyordur), bu savaşta öldürülen her kim olursa olsun, polisi, askeri, PKK savaşçısı ya da sivil vatandaşı hiç fark etmeksizin beni aynı ölçüde kahrediyor. Fakat bugünlerde tetiği çeken her kim olursa olsun, ölenlerin kanı devletin ellerindedir.

90’lara dönüyor değiliz

Her şeye rağmen 90’lara dönüyor değiliz aslında. O günlerde Kürt hareketi daha gençti. Şimdilerde ise daha kitlesel ve çok iyi örgütlenmiş bir durumda; soruşturulmaktan, tutuklanmaktan ve ölmekten dahi korkmayan, kadınıyle erkeğiyle, bir kendini adamayla on binlercesinin oluşturduğu bir halk hareketi. Bu insanlar haklarını iyi biliyorlar ve haklarını alana kadar bu mücadeleden vazgeçmeyecekler.

Köylerinin yok edilmesine izin vermeyecekler (tıpkı bir bütün halinde yardımlaşarak birçok bölgede çıkan ve yetkililerin herhangi bir müdehalede bulunmayı reddettiği yangınları söndürmeye çalışmaları gibi) elde ettikleri kazanımların ellerinden tekrar alınmasına izin vermeyecekler, mümkün olan her türlü barışçıl yolu kullanarak hakları için mücadele edecekler.

Ayrıca Türkiye’nin 90’lara neden dönmeyeceğinin başka bir açıklaması daha var. Aslında bir bakıma Türkiye oraya hiç ulaşmadı.

Şöyle açıklayayım: Öncelikle, tekrarlamam gerekirse Kürt hareketinin olağandışı hiçbir talebi yok. Talepleri ise evrensel hukuğa bağlanmış bir temel hak: Ulusların kendi kaderlerini tayin edebilme hakkı. Tarihte önemli antlaşmaların ilk maddesi olarak açık ve net bir biçimde yazılmış olan bu hak, on yıllar önce (1952 ve 1960’da) Birleşmiş Milletler tarafından da kabul edildi. Hatırlayın, o zamanlar Afrika halkları bağımsızlıkları için savaşıyorlardı ve nihayetinde işgalcileri defetmeyi başardılar. Bu süreç 70’lerin ortalarında tamamlandı. Afrikalı halklar dışarıdan, yani uzaktaki devletler tarafından kolonileştirilmişti, Kürtler ise kendi topraklarında işgale uğramış ve bu işgal içeriden yapılmıştı.

Top hükümette

Türkiye bunu kabul etmiyor. Türkiye 70’lerde, yani bu yüzyıla ait olmayan bir sorun içinde takılı kalmış.

İlerlemenin tek yolu silahları susturmak ve geçen yüzyıla ait bu sorunu kökten çözmek. Hükümet, top sende.

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Frederike Geerdink

SON HABERLER

Altı yaşındaki kızını öldürdüğü öne sürülen anne gözaltında

Tekirdağ'ın Çerkezköy ilçesinde çocuğunu bıçakla öldürdüğü öne sürülen … Devamı...

Dünyayı ‘doğa pozitif’ tavır kurtaracak

Bugün 22 Mayıs Dünya Biyoçeşitlilik Günü. En küçük mikroorganizmadan en … Devamı...

‘Hikaye’ olma hikayeler yaşa

PSK. DR. FEYZA BAYRAKTAR [email protected] Hayatımızın … Devamı...

Çukurova’da buğday hasadı zamanı

Türkiye'nin önemli tahıl üretim merkezlerinden Çukurova'da buğday hasadı … Devamı...

Eski kocasını öldürtmek için iki kez kiralık tatil tuttu; ikincisinde FBI ajanına denk gelince yakayı ele verdi

ABD'nin Kentucky eyaletinin Louisville kentinde eski kocasını öldürmek için … Devamı...

Mitingden izlenimler: CHP’liler Kılıçdaroğlu’nun adaylığına nasıl bakıyor?

TUĞBA ÖZER @tugbaaozerr 'Milletin Sesi' mitingine katılan CHP’liler … Devamı...

Aralıklı açlık diyeti: Doğru mu yanlış mı?

MESUDE ERŞAN @mesudersan [email protected] Aralıklı açlık … Devamı...

Prens Charles ve eşi Camilla dizi oyuncusu oldu

İngiliz tahtının varisi Prens Charles (73) ve eşi Cornwall Düşesi (74), … Devamı...

Bakanlık duyurdu: Türkiye’de maymun çiçeği vakası görülmedi

Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, Türkiye'de bugüne kadar … Devamı...

Mimar ve mühendisler Gezi davası kararını protesto için Kadıköy’de

Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) Gezi davasında verilen … Devamı...

About Frederike Geerdink

Hollandalı gazeteci. 25 yıldır meslekte. 15 yıl Hollanda’da çalıştıktan sonra 2006’da Türkiye’ye yerleşti. Özellikle Kürt sorunu, insan hakları, azınlıklar ve kadın meseleleri üzerine yazıyor. Ağustos 2012’den bu yana Diyarbakır’da yaşıyor. www.kurdismatters.com ve www.journalistinturkey.com adlı blogları var. Başta Hollanda ulusal haber ajansı olmak üzere birçok mecraya haber ve yazı yazıyor.
Uludere katliamını irdelediği kitabı ‘De jongens zijn dood’ adıyla Hollanda’da yayınlandı.
Not: Kendisi ayrıca Amberin Zaman’ı ‘utandıran’ gazetecidir.

Dolmabahçe mutabakatını kim bozdu? Bir çarpıtmanın hikayesi
Ey vatansever kardeşim, bu kokuşmuş düzen sürebilsin diyedir alkışladığın savaş

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1664 gündür hapiste

YAZARLAR

‘Hikaye’ olma hikayeler yaşa

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazarlar yazılarından sessizce çekilmesini bilmeli!

Mustafa Dağıstanlı

Kılıçdaroğlu aday olursa…

Levent Gültekin

İsveç Köftesi, Kürt Böreği

Bahadır Kaynak

Yekta Kopan’ın özrü, Gezi’nin sızlayan kemikleri…

Dağhan Irak

Akrep’te Ay Tutulması

Neslihan Kazdal

Buluşalım artık!

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

GÜNÜN 11’İ

Gözde Bedeloğlu: Elimizde sadece şükür ve sabır kaldı

İhsan Çaralan: Erdoğan’ın ‘U dönüşler’ini bilenler ‘veto’dan ‘evet’e geçmesinin sürpriz olmayacağını da biliyor

Orhan Bursalı: Türkiye ordusuyla dış operasyonları yürütüyorsa, SADAT’ın bu konuyla ne ilişkisi var?

Ege Cansen: Sadece bu bile yılda minimum 1 milyar dolar tasarruf

Nilgün Cerrahoğlu: Gelinen son durak Asrika; uğramadığımız kıta yok

Ahmet Taşgetiren: Almanya ve Japonya’nın başardıklarını başaramamış olmanın matematiği

Mehmet Barlas: AB’yi şimdi yeni bir enerji krizi bekliyor

Necati Doğru: Boğaziçi örnek oldu

Nagehan Alçı: ‘Ben iktidar olduğumda’yla başlayan cümleler Kılıçdaroğlu’nun aday olacağını gösteriyor

Reha Kapsal: İsmael’in Beşiktaş adına talep ettiği bu oyun büyük takım oyunu olamaz

Emre Bol: Sürekli geç kalınan sezonlardan sıkıldı

Kız çocuğu NBA maçından kaçırılıp 10 gün sonra bulundu: Sekiz tutuklama

Toprak altında kalan köpek yavrularını itfaiye kurtardı

ABD’de çıplak foto şantajı 17 yaşındaki gencin intiharına sebep oldu

Araştırma: Artan sıcaklıklarla uykusuz her gece!

Yuvadan düşen yavru kartallar koruma altında

İlkokul öğrencisi görme engellilerin hayatını kolaylaştırmayı amaçlayan şapka tasarladı

Ethereum’un yaratıcısı: Artık milyarder değilim

‘Gözü dışarda erkek’ ‘meme’ini gören Elon Musk’ın tepesi attı

FOX TV sunucusu Selçuk Tepeli’den canlı yayında çiftçi tepkisi

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • E-mail
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi