CAN ERTUNA*
Adı konmasa da Türkiye’nin fiili bir IŞİD sınırı var artık.
Gaziantep’in Karkamış ilçesi ile Kilis arasındaki 90 kilometrelik hattın karşısı Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) denetiminde.
ABD ve Türkiye’nin üzerinde fikir birliğine vardığı konu, buranın IŞİD’den ‘arındırılması.’ Ancak bunu kim, nasıl yapacak? Bu konuda belirsizlik ve yer yer anlaşmazlık sürüyor.
IŞİD’e karşı bu cepheye sürülen örgütler henüz böyle bir savaşı uzun süre yürütmek için yeterli değil.
Üstelik zaman geçtikçe IŞİD bölgedeki yerini sağlamlaştırıyor. Sınırın iki tarafında örgüte destek azımsanmayacak ölçüde. Bunun en önemli sebeplerinden biri de alternatif olarak sunulan muhaliflerin bozuk sicili.
İşte ‘Türkiye’nin IŞİD sınırı’nda son durum…
‘IŞİD’den arındırılmış bölge’ savaşı
Kilis’te Türkiye-Suriye sınırını belirleyen tek sıra dikenli telin hemen arkasından birkaç yüz metre ötedeki yoğun çatışmayı izliyoruz.
“Bunlar IŞİD’i yenemez abi” diyor Muhammed. 20’li yaşlarında, köyünde çatışmalar artınca yürüyerek sınırı geçip geceyi Türkiye tarafında geçirmiş.
Soruyorum; “Neden?”
“Ben de muhaliflerle birlikte savaştım, Liva El Tevhid’deydim (Tevhid Tugayları), Halep’te, beni kendi grubumdan adamlar vurdu.”
Yakasından tişörtününü sıyırıyor, omzundaki mermi yarasını gösteriyor, sonra tişörtünü alttan açıyor ve karnını boydan boya kaplayan ameliyat dikişlerini işaret ediyor: “Silahlarımızı almak için yaptılar bunu, sonra o silahları sattılar.”
“Peki ya diğer gruplar?” diye soruyorum. Ağabeyi kısa bir süre El Nusra’da savaşmış. “Onlar daha sıkı ama hiçbiri bunlar kadar değil.” Karşıyı gösteriyor. ‘Muhalifler’ tank ve zırhlı araçlarla bir köyü ateş altında tutuyor. Bu ikinci denemeleri. İlkinde köye girmiş ama geri çekilmişlerdi, bu sefer de pek ilerleme sağlayamıyorlar…
Muhammed üç gün önceki ilk çatışmada köyde sıkışıp kalmış. “Muhalifler tank soktu köye, o da namlusunu çeviremedi tabii daracık sokaklar, kıstırdılar, üstteki kapağı açıp tanktan çıkardıklarının kafasını kestiler sonra köy meydanında sergilediler.”
Konu ‘baş kesme’ye gelince soruyorum: “Korkmuyor musunuz?”
Muhammed, “Kendilerine karşı savaşanları kesiyorlar, kurallarına uyduğun sürece sorun yok” diyor.
Kurallar elbette oldukça ağır, kadınların tamamen örtünmesi gerekiyor, sigara yasak, namaz vakti cami dışında pek ortalarda gözükmemek gerekiyor, küfür edenler cezalandırılıyor; en hafifi kırbaç cezası…
Sigara yasağı, ‘sınır ticareti’ olarak adlandırdıkları kaçakçılığa darbe vurmuş elbette. Ama çay kaçakçılığı sürüyor. IŞİD öşür vergisi koymuş kaçakçılara.
Muhammed’in yanındaki Türkiye vatandaşı Mustafa Arap kökenli. Muhammed’in köyünden bir kadınla evli, onun da çok sayıda akrabası var ‘karşı tarafta.’ Benzer bir tonda konuşuyor. “Muhalifler geldiğinde hırsızlık yaptılar, girdikleri evleri yağmaladılar, IŞİD öyle yapmıyor” diyor.
Sınırdaki çatışma karakolların yanıbaşında gerçekleşiyor. Ateş artınca askerler mevzilerine saklanıyor. ‘Muhalifler’ Türkiye sınırına vermiş sırtını, karşı taraftan atılan uçaksavar ve havan mermileri ıslık çalarak başımızın üstünden geçiyor ve köye düşüyor, halk tedirgin, evlerine giriyorlar.
“Abi biz hep silah cephane veriyoruz bunlara” diyor Mustafa muhalifleri göstererek. “Ama IŞİD kafasına vuruyor hepsini alıyor…”
“Karşı tarafta kimler var IŞİD’de?” diye soruyorum; “Azeriler, Afrikalılar, Çeçen, çok da Türk var” diyor.
Yanımızdakilerden birçoğu IŞİD safındaki Türkleri tanıyor, zaman zaman sınırın öte tarafındaki köylerinin camiindeki vaazları dinliyorlar. “Geçmek istemez misiniz karşıya?” diye soruyorlar. Bunun iyi bir fikir olmadığını söyleyip soruyorum, “Ne kadara geçiriyorlar karşıya?” Mustafa, “Adamına göre” diyor: “100 liradan başlıyor, 300 dolara kadar çıkıyor, kime ne tuttururlarsa artık.”
IŞİD’e karşı ‘ılımlı’ cihatçılar
Suriye’deki savaş coğrafyası dünyanın en karmaşık dengelerini (ya da dengesizliğini) barındırıyor. 2011’deki ayaklanmadan beri yüzlerce grup kuruldu, birleşti, dağıldı. Kimi zaman da ittifaklar dağılırken birbirleriyle çatıştılar.
Muhammed ve Mustafa’yla sınırın öte tarafında IŞİD’e saldıran iki ana grubun operasyonunu izliyorduk.
Biri, Türkiye’nin de desteğini aldığı ifade edilen gruplardan Ahrar uş Şam. Bu grup, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde kurmayı hedeflediği ‘güvenli bölge’ye desteğini açıklamıştı. Şimdi de o kurulması öngörülen bölgenin Batı ucundaki IŞİD mevzilerine saldırıyor. Komutanlarının zaman zaman Türkiye’de de toplantılar yaptığı ifade edilen bu grup da cihatçı Selefi ideolojiye sahip. El Kaide’ye yakın duruşuyla ABD’nin (en azından resmi söylemde) temkinli yaklaştığı gruplardan.
Diğer grup ise Aralık 2014’te, ‘İslami Cephe’ altında savaşan grupların da katılımıyla kurulan Şam Cephesi. İçinde selefi savaşçıların yanı sıra daha ılımlı unsurların da olduğu belirtiliyor. İngiltere’de yayımlanan The Times gazetesi, kısa süre önce, Şam Cephesi komutanlarının Türkiye’den kendilerine silah sevkiyatı yapıldığını söylediklerini yazmıştı. Alanda yeni beliren Şam Cephesi, ‘Bir de bunlara bakalım’ kontenjanında, izleniyor.
Eğit-donat faaliyetleri Suriye’nin kuzeyinde IŞİD’e karşı savaşabilecek bir güç yaratmaktan aciz olduğu ölçüde, ‘IŞİD’den arındırılmış bölge’ ya da ‘güvenli bölge’ için ‘bel bağlanan’ örgütler şimdilik bunlar.
Ankara, izlediğimiz çatışmanın bulunduğu noktanın yaklaşık 90 kilometre ötesine kadar uzanan bölgenin Kürt YPG/YPJ güçlerinin eline geçmesine ‘seyirci kalmayacağını’ açıklamıştı. PYD’nin kontrolündeki Kobani ile Afrin kantonları arasında kalan bu 90 kilometrelik hatta IŞİD Türkiye’nin fiili sınır komşusu.
Kürt güçlerinin ‘uzak tutulmaya’ çalışıldığı bu bölgenin kısaca ‘Özgür Suriye Ordusu’ (ÖSO) ya da ‘muhalifler’ olarak adlandırılan silahlı güçler tarafından denetimi öngörülse de sahada gözüken bunun pek de kolay olmayacağı. Bu bölge, PYD’nin denetimindeki diğer bölgelerden farklı olarak Arap ve Türkmen nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir coğrafya. Ama bu, bölge halkının IŞİD’in yerine ‘muhalifler’i tercih edeceği anlamına da gelmiyor.
Düzensiz muhalif grupların denetimi altında yaşadıkları zamana ilişkin kötü anılar hala hafızalarında; “En azından bunlar (IŞİD’i kastediyor) hırsızlık yapmıyor, zorla savaştırmıyor” diyor Muhammed. Kısacası IŞİD işgali altında “İşler bir şekilde yürüyor.” Bunun bedeli, ‘İslam Devleti’ne biat edip katı kuralların dışına çıkmamak…
Elbette IŞİD’i Afganistan’daki Taliban gibi bir ‘halk hareketi’yle kıyaslamamak gerekiyor. Bu örgütün belkemiğini (henüz) ‘yabancı’ cihat savaşçıları oluşturuyor. Buna karşılık Suriye ve Irak’taki dini ve etnik gruplarla, kendilerini kabul etmeyenlere karşı kanlı bir kıyım yürüterek elde ettiği coğrafyaları ‘Sünnileştiren’ örgüt, ‘biat’ edenlere çeşitli kısıtlamalarla olsa da soluk alıp verme şansı tanıdığı için belirli bir halk desteğine de sahip. En azından diğer birçok muhalif gruptan daha fazla kabul görüyor. Bu elbette korkuyla karışık bir kabullenme hali.
IŞİD’e yerel destek
“İlk kafa kesmeler başladığında gelip burada telin üstüne astılar bir kısmını, bazılarını da tren raylarının oraya attılar, ambulans gitti aldı, bedenler yok kafalar var.”
IŞİD’in kontrolündeki bölgenin doğu ucundayım bu kez. Karkamış’ta HDP İlçe örgütünde görevli bir kişiyle (isminin kullanılmasını istemiyor) konuşuyoruz.
“Kimlerin başını kestiler?” diye soruyorum. “Kendilerine direnen bir aşiret vardı, onların” diyor.
‘Al sana IŞİD’
Hemen karşımızda uzun süredir IŞİD’in kontrolünde olan Cerablus var, Fırat’ın batı kıyısında. Nehrin doğu kıyısında ise Kürt güçlerin denetimindeki topraklar uzanıyor. Bir çay bahçesinde oturuyoruz. “Geçen yıl gelseniz buruda bırakın oturacak yeri, ayakta duracak yer yoktu. Çeçen’i, Rus’u, Maraşlı, Adıyamanlı vs. karşıya geçmek için burada beklerdi” diyor. Anlattığı durum artık yok ama insan geçişlerinin hala kesilemediğini söylüyor.
Bölgede IŞİD’e karşı yey yer bir sempati, yer yer de zorla kabullenme hali oluğunu ifade ediyor: “Birebir görüşenler de var, beraber çalışanlar da. Hala insan kaçıranlar var. Eskiden kaçakçılık vardı, savaştan beri ticaret azaldı. İnsanlar para kazanamıyor, yoksullaştı. Buradaki hayatla karşıdaki arasında fark görmüyor. Oraya para için gidenler de oldu. Bugün git bir yaşlı amcayla konuş, IŞİD güzel diyecek.”
Birkaç yüz metre ötede, sınırı belirleyen tel örgülerin hemen yanıbaşında bölgedeki IŞİD ’emiri’nin direktifleri doğrultusunda hendek kazan kepçelerin sesi duyuluyor. “Bugün sınırda kepçeler çalışıyor, ne var bu hendeklerin altında? IŞİD’le mücadele edeceksen al sana IŞİD” diyor.
IŞİD’lilerin sınır hattında kazdıkları hendeğin boyu her geçen gün uzuyor. Sınırın Türkiye tarafında köylüler endişeyle izliyorlar. Sohbete kulak misafiri olan birisi “Bir gün büyük gürültü kopacak burada, artık halimiz ne olur Allah bilir” diyor. Gözüken o ki ‘telin öte tarafı’ daha çok olaya gebe.
Adına ister ‘güvenli bölge’, ‘ister IŞİD’den arındırılmış bölge’, ne denirse densin, orada istikrarlı bir yapı kurmak kısa vadede mümkün görünmüyor. IŞİD’in yerine monte edilmeye çalışılan güçler üzerinde konsensüs sağlamak, o güçler arasında uzun süren sağlam bir ittifak oluşturmak ve onların bölge halkının kabül ve desteğini almasını başarmak bugünkü koşullarda güç erişilebilecek bir hedef gibi gözüküyor.
*Gazeteci