Gezegenimizde hangi ülkeye baksanız çevrecilikten geçilmiyor. Çevrecilik sanki bir hobi, oysa gezegenimizde ciddi bir su sorunu var. Ormanların kesilmesi, yağmalanması yalnız Türkiye’de olmuyor. Kapitalist düzenin el attığı her yerde insana soluk aldıracak alanlar yok ediliyor. Denizler, nehirler kirleniyor. Denizlerdeki balık çeşitliliği azalırken beslenecek yeni sular arayan zehirli balıklar insanların yüzme keyfini çıkardıkları plajlarda bile boy göstermeye başlıyor. Bir azınlığın çevreciliğiyle bütün bu tahribatın giderilmesi mümkün değil elbet.
Havayı, denizi, karayı kirleten varsıl devletlerin, çok uluslu şirketlerin kazanç hırsları devam ettiği sürece insanlara yaşanası bir dünya kalmayacak. İklim değişecek, dünya nüfusundaki açlık, yoksulluk daha da büyüyecek. Ekolojik sistemi düzeltmenin bir yolu bulunacak mı? Bu soruya olumlu yanıt vermek şimdilerde mümkün görülmüyor. Yine de kendine daha yaşanası bir dünyayı kurabilmenin düşlerine kaptırmış genci, yaşlısıyla insanlarımız var. Onların bu çabalarına saygı duymamak elde değil. Saygı duymakla da kalmayıp destek vermek de insanlık görevi.