MERT YILDIZ
mertyldz@gmail.com / Twitter: @my2048
Çok zor terörle ilgili soğukkanlı bir analiz yapmak. Ama müzakerenin tek çözüm olduğunu kabullenmek, şiddete şiddetle karşılık vermenin doğrudan veya dolaylı olarak hepimize zarar verdiğini anlamaktan geçiyor.
Türkiye’de terörün doğrudan zararını uzun vadeli bir bakış açısıyla değerlendirirsek bir tek turizme yaptığı olumsuz etkiden bahsetmek mümkün. 1990’lı yıllarda Türkiye’de artan terör bizde turizmin geri kalmasına sebep olurken, bizimle benzer özelliklere sahip Yunanistan’ın ilerlemesine sebep oldu. 2000’li yıllarda Yunanistan’ın Avro Bölgesi’ne dahil olmasıyla fiyatların artışı, Türkiye’de ise terörün azalması turizmde Yunanistan’ı yakalamamıza yardımcı oldu.

Bölgesel turizmde Türkiye’nin payı ve terör olayları
Yine de terör yüzünden hala turizm sektörü potansiyeline ulaşmış değil. Bugün Göbekli Tepe gibi dünyanın en eski arkeoloji sitelerinden birini bulunduran Urfa’da turizmin patlaması gerekirken bombalar patlıyor. Bombaların patladığı bir şehirde turizmin patlaması mümkün olmuyor.
Terörün fırsat maliyeti…
Devletin terörle mücadele için kaynaklarını harcamasının israf olmasının ötesinde, bu sermayeyle ne yapılabileceği önemli bir soru. Selçuk Şirin geçen haftaki yazısında olaya devletin harcamaları tarafından bakmış ve eğitime gidecek paranın savunma harcamalarına gittiğini göstermiş. Diğer bir deyişle gençlerimiz mühendis olabilecekken polis veya asker oldu. Kaşif olabilecekken şehit oldular.
Devletin harcamaları önemli ama bir o kadar önemli olan özel yatırımlar. Terör özel yatırımların düşük kalmasına sebep olur. Ne kadar teşvik verirseniz verin, terör olayları devam ettiği sürece girişimciler ülkenin doğu ve güneydoğusunda fabrika kurmaya sıcak bakmaz.

Kişi Başına Gerçek Özel İmalat Sanayi Yatırımı, 1980-2000
Ekonomide ‘yerçekimi kuramı’ uzaysal yakınlığın ticaret hacmini belirlediğini iddia eder. Yani mantıken Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bizim ciddi biçimde üretim yapıp Irak, İran ve diğer ülkelere gönderiyor olmamız lazım. Ama gerçekte biz İstanbul, İzmit ve Bursa’da üretip bu bölgelere gönderiyoruz. Doğu ve güneydoğu Anadolu’nun avantajlı konumuna rağmen üretim düşük, çünkü bölgede anlamlı yatırımlar yok. Devlet de burada üzerine düşeni yapmıyor.
Düşük yatırım kronik işsizliğe
Yatırımların düşük olması işsizliği de artırıyor. Özellikle nüfus artışının Türkiye’nin ortalamasına oranla daha yüksek olduğu bu illerde düşük yatırım kronik işsizliğe yol açıyor. İşsiz kalan gençler çalışanlara oranla radikalleşmeye daha meyilli oluyor.
İki vitesli ekonomi
Bölgesel özel yatırımların düşük olmasının bir diğer etkisi de ülkenin iki vitesli bir ekonomi haline gelmesi. Bir tarafta orta düzey teknoloji üretimi yapan, Avrupa standartlarına yakın geliri olan Marmara ve Ege, diğer taraftaysa düşük katma değer üretim yapan ve gelirlerin bölgenin fakir ülkelerine yakın olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu.
7 Haziran sonrası ortaya çıkan resim aslında bu iki vitesli ekonominin bir sonucuydu. Son 10 yılda ülke çapındaki büyümeden faydalanmayan doğulu seçmen AKP’nin sömürü sistemini reddetti ve kendilerini temsil eden, kendilerinden olan HDP’ye oy verdi. 1990’ların yatırım haritası ile 2015’in seçim haritasınının benzerliği aslında bir tesadüf değil.

2015 seçim sonuçları

İşsizlik oranı
Bugün Avrupa’da da benzer bir sorun var
Kuzey Avrupa’da yüksek düzey üretim yapan Almanya, Hollanda ve Danimarka gibi ülkeler var. Güneyde ise ‘geri kalmış’ olarak görülen İtalya, Yunanistan ve Portekiz gibi ülkeler var.
Yunanistan krizinden de anlaşılabileceği gibi Avrupa’da kuzey ve güneyi ayıran bu çizgi bir fay hattı haline geldi. Avro’nun birliğinin sorgulanması kuzeyi güneyden ayıran bu iki vitesli ekonomiye bağlı.
En güzel örnek Kuveyt
Bu konuda belki de en güzel örnek Kuveyt. 1980’lerde Kuveyt, Körfez’in en gelişmiş ülkesiydi. Bugün Kuveyt yeraltı kaynakları açısından bölgenin en zengin ülkesi olmasına rağmen altyapı olarak en geride kalmışı. Neden? Çünkü 1990’larda Saddam Hüseyin’in tanklarıyla ülkeye girip tüm altyapısını tahrip etmesi, Kuveyt’lilerin 1990’lar boyunca ülkelerine yatırım yapmamalarına sebep oldu. Bir gün geri gelir korkusu Kuveyt’lilerin bütün varlıklarının Londra’ya, Paris’e ve New York’a akmasını sağladı. 2003 yılında Saddam’ın devrilmesiyle yatırımlar tekrar başladı ama bu sefer de çok geç kalındı çünkü Dubai ve Bahreyn gibi komşular çoktan ilerlemişlerdi.
Terör üretken sermayenin atıl durmasına sebep olur. Özel yatırımlar düşer, işsizlik artar ve terör terörü doğurur.
Terörün en olumsuz etkisi: Beyin göçü
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi bir ülkenin en önemli kaynağı insanıdır. Terörün olduğu bölgeden er ya da geç beyin göçü başlar.
Ülkemizde cumhuriyetin kuruluşundan beri devam eden doğudan batıya göç terörün artmasıyla yükseldi. Eğitim ve sağlık yatırımlarında batının doğuya oranla çok daha ileride olması da bu göçü hızlandırdı. En başarılı olacak gençler bir daha dönmemek üzere batıya göç etti. Doğu illerimiz en kaliteli işgücünü yitirdi.

İller arası göç eden nüfusun oranı (%)
Olaya daha geniş bir açıdan bakarsak terör sonucu ülke çapında artan memnuniyetsizlik daha fazla gencin yurtdışına kaçmayı istemesine sebep oluyor. Toplam nüfusun yüzde 30’u ‘Fırsatım olsa yurtdışında yaşardım’ derken bu oran gençlerde yüzde 50’ye çıkıyor. Maddi altyapıya zararı bir şekilde telafi edebilirsiniz ama beyin göçünü geri çevirmek çok ama çok zordur.
Bir başka örnek: Lübnan
1970’lerde ‘Ortadoğu’nun Paris’i olarak geçen Lübnan’da patlak veren iç savaç tüm ülkenin en iyi beyinlerinin göçmesine sebebiyet verdi. Bugün ABD, Kanada, Fransa ve hatta Brezilya gibi ülkelerde ciddi Lübnan diasporaları var. Çoğu yaşadıkları ülkelerde önemli yerlere varmış kişiler. Lübnan’da kalsalar yerel ekonomiye destek olacak bu bireyler bugün yaşadıkları ülkenin ekonomisine destek oluyor. Lübnan ise yıllık olarak yüzde 1-2 arasında büyüyen orta gelirli bir ülke olarak kaldı.
Terörün ekonomiye etkisini incelemek için teröre halkın, şirketlerin ve devletin tepkisini incelemek yeterli.
Ülkemizde 2000’lerde teröre göreli olarak yapıcı bir şekilde yaklaşan devlet bugün teröre terörle cevap veriyor. Devletin tepkisi de bireylerin ve şirketlerin tepkisini şekillendirecek. Bu şekilde devam edersek şirketler doğuya (ve hatta artan siyasi risk yüzünden batıya) yatırım yapmayı durduracak. Duran yatırım işsizliğin artmasına sebep olacak. Artan işsizlik de bireylerin tepkisini belirleyecek. Kaçabilen kaçacak, kalansa devletin kendi çıkarlarını korumadığını hissedip radikalleşecek ve belki terör örgütlerine dahil olacak.
Terörün müzakereyi ve ekonomik kalkınmayı içermeyen bir çözümü yok. Umarım çok geçmeden bunu anlarız.