Türk sinemasının unutulmaz aktörü Tarık Akan bir ay kadar önce ‘Kozalak’ lakaplı 52 yıllık dostu Zeki İrfanoğlu’na, “Ben çok güzel hayat yaşadım be Kozalak” demiş.
Habertürk’ten Öznur Karslı’nın haberine göre İrfanoğlu, Bakırköy’den çocukluk arkadaşı ünlü sanatçının bilinmeyen yönlerini, birlikte bir taksiyi satarak kurdukları Taş Mektep’in bahçesinde anlattı.
‘Tarık Tahsin Üregül’ isimli bir gençken, Tarık Akan ismiyle Türkiye’nin önde gelen ‘jön‘ü haline gelmesini sağlayan Ses Dergisi’nin yarışmasına, Akan’ın fotoğrafını bizzat İrfanoğlu götürmüş.
“Ses Dergisi onun yazgısıydı” diyen İrfanoğlu, arkadaşının yarışmaya katılma hikayesini şöyle anlattı: “Ben sadece vesile oldum… Tarık o zaman lisedeydi. Bana okulun kapanmasına yakın iki resmini getirdi. Ses Mecmuası’nın da abonesiydim. ‘Ulan sen bu kadar güzel misin?’ dedim. Ertesi gün Ses’e gittim. Tarık’ın haberi yoktu. Oradaki yetkili yarışmanın bittiğini söyledi. Adamla resimleri almadı diye kavga ettim. O sırada merdivenlerden bir bey indi. O kişi Erman Şener’di. Resimleri gösterdim ama ‘Yarışma bitti’ diyerek beni azarladı. Üzüldüğümü görünce resimlere baktı. Görünce kalakaldı. ‘Sen bunu nereden tanıyorsun?’ dedi. ‘Arkadaşım’ deyince, ‘Bu resimler bende kalacak, bir ay sonra yarışma var’ dedi. Ertesi gün Tarık’a durumu anlattım.”
‘Film parasını gece kulübünde yedik, trene kaçak bindik’
Tarık Akan’ın o gün kendisinin mavi kazağını giydiğini söyleyen İrfanoğlu, şöyle devam etti: “Yarışma günü beraber gittik. 200 kişinin içinde Tarık ‘güneş’ gibi parlıyordu. 16 Ocak 1971’de yayımlanan dergide birinci ilan edildi. Mehmet Şendil, Tarık’ı aradı. İlk filmi ‘Solan Bir Yaprak Gibi’ydi. 10 bin lira para aldı. O parayla babasına ve kendisine bir palto aldı. Parayı Elmadağ’daki gece kulübünde yedik. O gecenin sabahında Elmadağ’dan Sirkeci’ye yürüdük. Trene de kaçak binip Bakırköy’e geldik. Üç gün sonra filmi başlayacaktı. Plajda güreşirken burnunu kırdım. İlk filminde kırık burunla oynadı. O filmden sonra Tarık başladı zaten.”
‘Kara listeye almışlardı Tarık’ı’
Tarık Akan’ın sanıldığının aksine cankurtaranlık yapmadığını, Ataköy Plajı’nda birlikte tekne kiralarken, boğulanları görünce kurtardığını anlatan ‘Kozalak Zeki’, Taş Mektep’in yeniden eğitime kazandırılmasını da şöyle anlattı: “Tarık, salon filmlerini bırakınca beş kuruşsuz kalmıştı. Ertem Eğilmez’le kavga ediyorlardı, kara listeye almışlardı Tarık’ı. Evimizdeki videoları sattık, bunlarla Tarık iki ay geçindi. Sonra bir yerden borç bulup taksi aldık. Şoför çalıştırıp taksicilik yaptık. 1.5 yıl böyle geçindi. ‘Maden’ filmiyle yeniden sinemaya dönünce, teklifler patlayınca bir taksi daha aldık. O taksiyi de bu okulu yaparken sattık.”
‘Ben çok güzel hayat yaşadım be Kozalak’
İrfanoğlu, 1980 darbesinden sonra yakın dostunun cezaevinde 46 gün kaldığını, her gün Selimiye Kışlası’nın önünde onu beklediğini de söyledi.
Hastalığı kötüleştiğinde, Akan’a , “Maddi durumun iyi, Amerika’ya gitsene” dediğini belirten İrfanoğlu, “Bana ‘Atatürk gitmedi ki ben niye gideyim?’ dedi ve buradaki doktorlarla kaldı. ‘Bu hastalık bana niye geldi?’ diye hiç sorgulamadı. Hastalığının tehlikeye girdiğini anladığı zaman, ‘Sana bir şey diyeceğim Kozalak. Senin bunu öğrenmeye hakkın var artık’ dedi. Ben ağlamaya başlayınca da: ‘İşte sana bu yüzden söylemiyorum, hemen ağlıyorsun diye.’ Ölmeden 23 gün önce de ‘Ben çok güzel hayat yaşadım be Kozalak’ dedi” diye konuştu.
‘Zeki yorgunum, sen de yazmayı bırak’
İrfanoğlu, Akan’a ‘Kozalaklar’ dedikleri arkadaş gruplarında neden ‘Bakkal’ lakabının verildiğini de şöyle anlattı: “Tarık bana ‘Kozalak’, biz ona ‘Bakkal’ derdik. Zuhuratbaba’da şarap almaya giderdik. Şaraplar üst raflardaydı. Tarık’ın boyu uzun olduğu için uzanır alırdı. O yüzden ona ‘Bakkal’ derdim. Tarık Akan’ın vasiyeti tek kelimeydi. O benimle gidecektir. Ne bu okulla ilgili, ne başka bir mal mülkle ilgili. İki yıl önce hayatını yazmaya başlamıştı. Bana ‘Sen Kozalaklar’ı yaz, ben de Yeşilçam’ı yazayım’ dedi. Hastalığı çıkınca bana, ‘Zeki yorgunum, sen de yazmayı bırak’ dedi.”