Böyle bir ‘mucize’nin icracılarıyız; okumadan biliriz! Hislerimizi, nefretlerimizi, hayranlıklarımızı ‘fikir’ zannederiz.
Kavramları, tarihi aktörleri, tarihi olayları “zihnimizin içinde” evirip laf yetiştirmeyi hüner sanırız. “Zihnimizin dışında” bulunan gerçekleri merak etmeyiz.
Zihnimizde şüpheler, sorgular, soru işaretleri yoktur ki, neyi merak edip okuyacağız?!
Cumhurbaşkanı bile “Abdülhamid 33 sene gram yer kaybetmedi” demişti. (27 Eylül 2022).
Bu “zihnimizin içinde” bulunan bir kanaattir.
İşte “Osmanlı neden geri kaldı?” diye soracaksak, cevaplardan biri uzun asırlardır az okuyan, az müzakere eden, az araştıran bir toplum olmamızdır.
Daron Acemoğlu’na göre, 1800 yılında İngiltere’de yetişkin erkeklerin yüzde 60’ı, kadınların yüzde 40’ı okuryazardı. Osmanlı’da bu oran yüzde 2-3 civarındaydı.
Okurlarım kusura bakmasın, okur yorumlarının bazılarında da bunu görüyorum. Okuduğunu “zihninin içindeki” şablona göre algılamak.
Sisi diktatör olduğu için Atatürk’ü övmüş!!! Halbuki “kontekst” yani “bağlam” kesinlikle böyle değildir. Sisi, iktidar tarafından dile getirilmiş Osmanlı çağrışımlarını kabul etmediğini belirtmek için Atatürk ile başlayan milli devlet döneminde iki ülke ilişkilerinin geliştiğini söylüyor.
21. yüzyıl bilgi çağı diyorduk yapay zeka da çıktı… Bilgi, kavrayış, anlama, tahlil etme melekeleri hayati derecede önemli.
Tavsiyem şu ki, “ne biliyorum?” demeyelim; çünkü önyargılarımızı, duygularımızı bilgi sanıyoruz Bir konuda kanaat belirtmek için “ne okudum?” diye soralım kendimize.