BRİCS denilen Rus-Çin liderliğindeki devletler grubu ile ticaretimizi, ilişkilerimizi geliştirmek çok doğru, fakat üye olmak çok yanlıştır. Zira, zaten mevcut olan “eksen kayması” kuşkularını derinleştirecek, son on yılda adım adım sürüklendiğimiz dış politika sorunlarını daha da ağırlaştıracaktır. Şu bir gerçektir ki, iktidar, son on yılda ve özellikle CB sistemine geçtikten sonra, AB’nin ve Batılı kuruluşların yönelttiği “otoriterleşme” eleştirilerine sinirlenerek ‘Batı dışı’na yöneldi. Bunun içerideki tipik örneği “AİHM bizi bağlamaz” politikasıdır; dışarıdaki tipik örneği “S-400”ler macerasıdır.
Avrupa bizi elli yıldır kapıda bekletiyor! Bu ifade doğru fakat provokatiftir. Zira mesele üye olup-olmamak ikilemine sığmayacak kadar kapsamlıdır. AB’a tam üyelik başvurusunu Nisan 1987’de Turgut Özal hükümeti yapmıştı. Aralık 1999’da Ecevit hükümeti Türkiye’nin “adaylık statüsü” kazanmasını sağladı. Erdoğan hükümeti Aralık 2004’te “tam üyelik müzakereleri”ni başlattı. Bu, Türkiye’ye her alanda büyük ivme kazandırdı. Üye olmadığımız halde Türkiye’nin Avrupa birliği standartlarında bir devlet olacağı düşüncesi, Türkiye’ye dış politikada büyük prestij, yatırımlarda büyük sıçrama getirmişti. Erdoğan, hükümet programında şöyle diyordu: “Cumhuriyetin kuruluşundan sonra en büyük modernleşme hamlesi olan Avrupa Birliğine katılım sürecini kararlılıkla yürüttük.” (Resmi Gazete, 17 Temmuz 2011) Demek ki tam üyelik değil, o standartlara uyumda kararlılıktır önemli ve belirleyici olan.
Şangay Beşlisi’ne dün karşı çıkmış bulunan Hakan Fidan’ın, bilinen parlak kariyerine rağmen şimdi BRICS’i “AB’ye göre bütün medeniyetleri, ırkları, dinleri içerisinde barındıran bir platform” diye takdirle anlatması sürprizdir. “Irklar dinler” Avrupa demokrasilerinde mi, Çin’de mi özgürlüklere sahip? Türkiye’nin 1999-2011 arasında olduğu gibi “standartlar”ı benimseyerek itibarını arttırması, ekonomisini güçlendirmesi, Batı’da da gerçek demokratların desteğini alması daha “rasyonel” olmaz mı? Türkiye Batı’daki eski desteklerini niye kaybetti? Bunu iyi düşünmek gerekir. Şimşek’in de dediği gibi: “AB ile ayrışmayı göze alamayız. BRICS veya G20 diyalog platformlarıdır.” (23 Haziran 2024)