
ARZU UZUNALİ
Sürdürülebilirlik kavramının hayatımızın her noktasına nüfuz etmesi, güzel bir gelecek hayalimizi ayakta tutmak adına bize destek oluyor. Sürdürülebilir şehirler gibi büyük projelerden bireysel olarak atılabilecek adımlara kadar pek çok hareket bu ekosistemin parçasını oluşturuyor. Hayatın koşturmacası içinde nefes almamızı, hayata farklı perspektiflerden bakmamızı sağlayan sanat da bu sevdaya dahil.

Deniz Sağdıç, nesnelerin sürdürülebilirliğinden yola çıkarak sanatın sürdürülebilir halleri üzerinde kafa yoran, üretimlerinde bu yolu temel alan, ülkemizi yurt içi ve yurt dışında sürdürülebilir sanat alanında etkileyici işleriyle temsil eden bir isim. Üstelik bu yıl içinde yepyeni sanat merkezi ‘Sustainable Art House’un açılışını da yaptı. Biz de kendisiyle sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir sanat üzerine konuştuk.
Sürdürülebilirlik kavramı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu kavramın hayatınıza girişi sizde neyi değiştirdi ve dönüştürdü?
Sürdürülebilirlik Anadolu coğrafyasının dokusunda var olan bir yapıydı. Yeniden değerlendirme kültürünün varlığı DNA’mızda kodlanmıştı aslında. Sürdürülebilirliğin gündemimizdeki en önemli konulardan birisi haline gelmesiyle bunu hatırlamamız daha olanaklı hale geldi. Sürdürülebilirliğin hayatıma girişiyle çevrenin, doğanın, insanın ve insan yaratımı olan bütün nesnelerin ne kadar kıymetli olduğunu fark etmek ve bu döngünün birbiriyle ilişkisini kavramak bu konuya daha fazla eğilmemi sağladı.
Sürdürülebilirliğin sanatınıza yansıması nasıl oldu, bize sürecinizi anlatabilir misiniz? Bir kaygıyla mı yola çıktınız yoksa yaratıcılık sizi oraya mı götürdü?
Aslında insanın doğaya verdiği zararı gözlemlemek henüz ileri-geri dönüşüm tanımlarının ortaya atılmadığı zamanlarda dikkatimi çekmişti. Sanatçılar, öngörüye sahip olan topluma yön veren bireylerdir. Bu konuya eğilmeye başladığımda, sürdürülebilirlik henüz konuşulmuyordu. Çevreye verilen zarar, insanı var etme
biçimi olan sanatla ortak bir dile dönüşebilir ve böylece hem bireysel hem de toplumsal farkındalığı artırabilir diye düşündüm.
Sürdürülebilir malzemelerden eserler üretmenin zorluğu ya da kolaylığı var mı? Sizi kısıtlayan bir etkiye mi sahip yoksa önünüzde yeni bir dünya mı açıyor?
Üretimin olduğu her yerde tüketim vardır. Tüketimin olduğu her yerde ise atıklar oluşur. Bu nedenle atık bulma sıkıntısı yaşamadım. Sadece atıkların ayrıştırılması, lojistiği ve temizlenmesi bölümü yorucu olabiliyor. Her nesnenin bir dili ve birleştirme yöntemi vardır. Bu yöntemleri keşfe çıkmak her zaman heyecanlı ve keyifli bir süreç benim için.
Çevrecilik ve sürdürülebilirlikle ilgili akımlar ve sanatçılar hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin yaklaşımınızdaki farklılıklar nelerdir?
Diğer sanatçılar, nesneleri resimsel pentür olarak görüyor. Benim üslubumda ise
nesneler sürdürülebilirliğe, ileri-geri dönüşüme hizmet eder.
Sürdürülebilir eserleriniz büyük ve kamusal mekanlarda sergilendi. Geri dönüşü nasıl oldu? Sanatın sürdürülebilirliği insanları bu konuda düşünmeye itiyor mu sizce? Sanat bunun için doğru bir araç mı?
Sürdürülebilirliğin iki tanımı var benim için. Bunlar, nesnenin sürdürülebilirliği ve sanatın sürdürülebilirliği. Büyük ve kamusal alanlarda sergiler açmak ‘anlık karşılaşmalar’ için önemli bir detay benim için. Ne kadar fazla insana ulaşabilirsek o kadar farkındalık artacaktır. Dolayısıyla bilinçli bir seçim aslında. Kalabalıkların, insan sirkülasyonunun olduğu her türlü kamusal alan benim için sergi mekanı.
Sizin etkilendiğiniz sürdürülebilir sanat örnekleri var mı? Ya da sanatınız herhangi birinden ilham alıyor mu?
Yaşamın kendisi başlıca bir ilham kaynağı. Etrafını çok iyi gözlemler, analiz eder, iletişimlere çok dikkatlice bakar ve bu durumu analiz ederek sanatıma dahil etmeye çalışırım. İlhama inanmıyorum, ilham yaratmanın varlığını savunuyorum.
Sanat fuarlarının yarattığı karbon ayak izi de tartışmalı bir konu biliyorsunuz. Sizce gelecekte sanat dünyası bu soruna da bir çözüm bulabilir mi? Sizin görüşünüz ve konuya yaklaşımınız nedir?
Fuarlar, organizasyonlar karbon ayak izi bırakması açısından önemli bir yere sahipler. Öncelikle farkındalığı arttırmak adına bu tür organizasyonların yapılması gerekiyor. Üreticiden tüketiciye bilincin oluşması için her şeyden önce bu konunun konuşulması gerekiyor. Konuşulduktan sonra eylem ve davranışlarla yeniden şekillenebileceğine inanıyorum. Öncelikle sorunu fark ettirmek, sonrasında ise soruna çözüm aramak önemli. Bu tür organizasyonlarda tüketiciye ulaştığımız noktada çözümü hep birlikte yaratacağız.
Sanatınız dışında hayatınıza dahil ettiğiniz sürdürülebilirliğe katkı sağlayan başka eylemler var mı?
Sürdürülebilir Sanat Evimizle, karbon ayak izini en aza indirmeye çalışıyoruz. Binamızda güneş panelleri bulunuyor ve böylece kendi elektriğimizi üretiyor-tüketiyoruz. Elektrikli araç kullanarak karbon ayak izimizi bireysel olarak en aza indirgemeye çalışıyoruz. Yağmur sularını temiz suya dönüştürdüğümüz su arıtma
sistemimiz var ve kontrollü su tüketimini önemsiyoruz. Organik tarım alanımız mevcut. Burada dönemsel üretimlerle kendimize yetecek kadar sebze yetiştiriyoruz. Binanın yalıtımını yerden yaparak tasarruf sağlamaya çalışıyoruz. Gündelik market alışverişlerimizde satın aldığımız ürünleri ve bunların ambalajlarını sanat eseri üretiminde kullanıyoruz. Yani özetle metropolün ortasında kendi kendine yetebilen bir bina tasarladık ve sürdürülebilir yaşamı benimsemek için her anlamda gereklilikleri yerine getirmeye çalışıyoruz.
Sürdürülebilir bir dünya hayali sizce gerçek olabilir mi? Yoksa bir ütopyanın peşinde mi koşuyoruz? İnsanlık başından geçen pek çok kriz gibi iklim krizini de atlatabilecek mi?
2010’larda ileri-geri dönüşüm ya da sürdürülebilirlikle ilgili tanımlar henüz konuşulmamaktaydı. Vahşi bir tüketim vardı, döngüsel ekonomiye geçiş yoktu. Global anlamda hükümetler düzeyinde uygulanan politikalarla birlikte çeşitli kısıtlamalar geldi ve tanımlar oluşmaya başladı. Bu tanımlar zaman içerisinde popüler kültür dilinde yer edindi. Geldiğimiz noktada iklim krizi tüm gerçekliğiyle ortada. Farkındalık bu gerçeklik ile artmak zorunda kalıyor. Dönüşüm ise hızla ve katlanarak geliyor.
Bir sanatçı olarak üzerinize düşen sorumluluğu sanatınızla alıyorsunuz. Peki insanlara sürdürülebilir bir dünya için tavsiyeleriniz nelerdir?
Sürdürülebilir bir hayat mümkün. Sürdürülebilirlik özünde bireyde başlar ve bu dönüşüm zamanla sosyolojik bir olguya dönüşebilir. Tüketim alışkanlıklarımızı yeniden değerlendirmek aslında tek bir soruyla mümkün olabilir. “Gerçekten buna ihtiyacım var mı?” Küçük diye tanımladığımız eylemler, yaşam döngüsünde büyük etkiler yaratabilir. Sadece adım atmak yeterli.