Bir gereklilik ve karşılıklı çıkarlara hizmet eden pragmatik yaklaşımın sonucu olan bu yakınlaşmadan dünya sisteminde alternatif güç blokları sonucu çıkarmaksa anlamlı değil. Tüm şikâyetlere, küskünlüklere rağmen var olan koşullarda Türkiye Atlantik ittifakı içinde kalacak gibidir. Ancak kendisine daha geniş bir manevra alanı da açmak istediğine şüphe yok. Bunun için de dünyadaki en sıcak üç meseleden biri olan Suriye’de tekrar oyuna dahil olması gerekiyor. Bunun yolu da Rusya’nın pozisyonlarına biraz yakınlaşarak muhalif gruplara verdiği desteği kısmak, IŞİD’e yönelik kampanyada daha aktif rol almaktan geçecektir.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun geçen gün vurguladığı gibi, Türkiye Esad’ın kalmasını sindiremese bile, Rusya pozisyonuna yaklaşıyor. Laik ve toplumun tüm kesimlerini kucaklayacak bir yeni Suriye yönetimini hedefliyor. Rusya ile ekonomik ilişkiler, enerji işbirliği dışında Suriye konusunda da birlikte hareket etme iradesinin gündeme gelmesi, 5 yıllık politikanın terk edilmekte olduğuna delalet ediyor.
Böyle bir yeni eğilimin düne kadar Suriye’de ittifak edilen, Türkiye’deki darbeyi kınamakta hayli geç kalan Körfez ülkeleriyle ilişkileri nasıl etkileyeceği ise önümüzdeki dönemin can alıcı sorularından biridir.