MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
‘Tarım ilacı’ da dense pestisit bildiğimiz zehir. Soframıza koyduğumuz sebze ve meyvelerdeki pestisitler, kanser, dermatit, endokrin, üreme ve nörodavranışsal bozukluklar, astım gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. Türkiye’de 300’ün üstünde pestisit imalatında kullanılan aktif madde bulunuyor.
100’den fazla sivil toplum kuruluşundan oluşan Zehirsiz Sofralar Platformu’nun ‘Tüm canlılar için zehirsiz sofralar‘ ve “Zehirsiz kentler için harekete geç” sloganlarıyla başlattığı iki büyük kampanya var. Ayrıca Zehirsiz Kentler Kampanyası’nın iller özelinde olanlarla birlikte aktif kampanya sayısı 14’e çıkıyor.
‘Son derece tehlikeli 13’ü derhal yasaklanmalı’
Platform, Dünya Sağlık Örgütü tarafından ‘son derece tehlikeli’, ‘yüksek seviyede tehlikeli’ ve ‘muhtemel kanserojen’ olarak belirlenen ve pestisitlerde kullanılan 13 etken maddenin öncelikle ve ivedilikle yasaklanması için mücadele ediyor.
Change.org’daki ‘tüm canlılar için zehirsiz sofralar’ kampanyasını yaklaşık 180 bin kişi imzaladı.
Buğday Derneği Genel Müdürü ve Zehirsiz Sofralar Platformu Koordinatörü Batur Şehirlioğlu, Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan pestisitlerin kullanılmadığı tarım sistemine yönelik politika ve stratejilerin bir an evvel oluşturularak kademeli hayata geçirilmesini beklediklerini söyledi: “Tarım zehirlerinin kullanılmadığı, alternatif teknik, yöntem ve sistemlerinin yaygınlaştırılıp desteklendiği insan, doğa ve iklim dostu tarım sistemine geçilmesini talep ediyoruz.”
Platform ayrıca, başta yerel yönetimler tarafından kullanılan pestisitler ve pestisitlerle aynı aktif maddeleri içeren, Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılan biyosidal ürünlerinin de kullanımının sınırlandırılması, kademeli olarak alternatif doğa dostu yöntemlere geçilmesini istiyor.
Pestisitler, kullanım amacına göre insektisit (böceklere karşı), herbisit (yabani otlara karşı), fungusit (mantarlara karşı), bakterisit (bakterilere karşı), rodentisit (kemirgenlere karşı), akarisit (akarlara karşı), algisit (alglere karşı) olarak sınıflandırılıyor. Kimyasal yapılarına göre ise günümüzde yasaklanmış olan organoklorlu pestisitlerden, orgonofosforlu pestisitlere ve neonikotinidlere varan çok sayıda ticari formülasyon bulunuyor. Genel olarak kalıcı, biyobirikimli ve toksik etkileri olan bu maddeler insan sağlığı üzerine akut ve uzun süreli etkilere yol açıyor.
‘AB’nin gerisinden geliyoruz’
Şehirlioğlu, konuyla ilgili sorularımızı şöyle yanıtladı:
Pestisit için ‘tarım ilacı’ deyimi kullanılıyor. Pestisit ilaç mı, zehir mi? Zararlı olmayan pestisit var mı?
Pestisitler endüstriyel tarımda yetiştirilen ürünler için zararlı olabilecek böcek, ot gibi canlılar ile hastalık etmenlerine karşı, koruma amaçlı kullanılan kimyasal maddeler veya mikroorganizmalar. Pestisitler bir veya daha fazla aktif madde yanında çözücü, emülgatör ve yapıştırıcı maddeler gibi farklı içeriklere de sahipler. ‘İcide’ eki belirli bir kişiyi ya da bir şeyi öldüren biri ya da bir şey, öldürme eylemi anlamına gelir. Örneğin aslında “insecticide” ( insektisit ) böcek ilacı değil, böcek öldürücü demek. Tarım ilacı, bitki koruma ürünü vb. gibi adlarla satılan bu ürünlerin içeriğindeki aktif maddelerin büyük çoğunluğu özünde zehir. Eczanelerden aldığımız ilaçlar yan etkilerine rağmen kullanan canlıyı iyileştirmek veya hastalığın etkisini azaltmak için, pestisitlerse hedef alınan canlıyı öldürmek için kullanılır. Bitki, bakteri gibi doğal malzemelerden üretilen daha az zararlı pestisitler bulunsa da doğanın kendi işleyişi içinde olmayan bu tip tüm girdilerin muhakkak ekosisteme, biyolojik çeşitliliğe olumsuz etkileri bulunuyor.
27 pestisit zehiri yasaklandı. Türkiye’de halen aşağı yukarı kaç pestisit kullanılıyor? Kaçının daha yasaklanması için mücadeleniz sürüyor?
Aslında AB üyelik sürecinde, AB’deki yasaklamalara paralel 217 pestisit aktif maddesi yasaklandı. Bunlardan 27’sinin yasaklanması, Zehirsiz Sofralar Platformu olarak yürütülen kampanya sürecinde gerçekleşti. Güncel veriyi bilmemekle birlikte ülkemizde 300’ ün üstünde pestisit imalatında kullanılan aktif madde bulunuyor. 13 aktif maddenin ivedilikle ama kademeli olarak tamamının yasaklanmasını talep ediyoruz. Ne yazık ki bu 13 maddenin bile kampanya sürecinde sadece 4’ünü yasaklatabildik. Türkiye yasaklamalarda ağırlıklı olarak AB’yi takip ediyor ama kendi şartları veya AB’ye ihraç olmayan ürünler ve ilgili pestisit aktifleri gözetilerek süreçler birliğe göre geriden geliyor.
‘Bakanlık denetim sonuçlarını şeffaf açıklasın”
AB ve gelişmiş ülkelerde kullanılan ya da yasaklanan pestisitlerle Türkiye’deki uygulama arasında fark var mı?
Dediğim gibi, AB’ye göre gecikmeli de olsa, yasaklama ve mevzuat açısından fark görünmüyor ancak ne yazık ki pratikte bu konuda izlenebilirlik, stok takibi ve denetimlerin yetersizliğinden ötürü yasaklı pestisitlerin kullanımı sonlandırıldıktan sonra bile uzun yıllar ülkemiz ürünlerinde kullanıldığına analiz sonuçları ile şahit oluyoruz. Ayrıca kaçak ve merdiven altı üretimde de ne yazık ki hala mevcut.
AB Komisyonu, gıda ve yemlerde yapılan kontroller sırasında tespit edilen gıda güvenliği risklerini, Gıda ve Yemler İçin Hızlı Alarm Sistemi (RASFF) portalı üzerinden herkesin erişimine açık olacak şekilde bildiriyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı pestisit kalıntıları konusunda iç pazarda denetimler yapıyor. Ancak denetim sonuçlarının taklit ve tağşiş yapıldığı kesinleşen gıdalarda olduğu gibi şeffaflıkla paylaşmıyor. Bakanlık yetkilileri tarafından Gıda Güvenliği Bilgi Sistemi’ne (GGBS) ülke genelindeki tüm gıda ve yem işletmeleri, bu işletmelere yönelik denetimler, alınan numuneler, numunelerin analiz sonuçları, işletmelere uygulanan idari cezalar, yaptırımlar, ithalat ve ihracat kayıtları gibi bilgiler giriliyor. Ancak bu bilgiler halkın erişimine açık değil. Platform olarak açılmasını ve son dönemde rekor seviyeye ulaşan kalıntılı ürünlere ilişkin halkın endişelerinin giderilmesini istiyoruz.
İhraç ettiğimiz bazı tarımsal ürünler, içerdikleri kimyasal kalıntılar nedeniyle bazen geri çevriliyor. Bu kullanılan pestisitlerden mi kaynaklanıyor? Geri döndüklerinde iç piyasaya mı veriliyor?
AB tarafından 2022’de 311’i pestisit kalıntısı olmak üzere Türkiye kaynaklı 518 bildirim yapıldı. Türkiye kaynaklı bildirimlerin 2021’e göre azaldığı görülse de bu umut vaat etmekten çok uzakta. 2018’de 113, 2019’da 98, 2020’de 194 parti üründe limitlerin üzerinde tarım zehiri bildirimi yapılırken, bu rakam 2021’de 613’e, 2022’de ise 518’e kadar yükseldi.
Rekor seviyelerle tarım zehiri bildirimlerinde birinci sırada gelen Türkiye’nin tarımsal üretim potansiyeli yüksek olmasına rağmen ticari itibarı zarar görüyor.
2021’e ait raporda, tehlike ve ürün kategorisine göre yapılan değerlendirmede en çok bildirim yapılan 10 konu başlığının 3’ünde Türkiye’nin adı geçiyor. Sebebi 359 parti meyve ve sebzede pestisit, 57 parti meyve ve sebzede aflatoksin ve 39 parti tohum, kabuklu yemiş ve türevi ürünlerde aflatoksin tespit edilmesi.
Risk | Ürün kategorisi | Menşei | Bildirim Sayısı |
Pestisit kalıntısı | Meyve ve sebzeler | Türkiye | 359 |
Salmonella | Kümes hayvanı eti ve ürünleri | Polonya | 263 |
Salmonella | Otlar ve baharatlar | Brezilya | 116 |
Pestisit kalıntısı | Kabuklu yemiş türevi ürünler ve tohumlar | Hindistan | 99 |
Pestisit kalıntısı | Meyve ve sebzeler | Mısır | 63 |
Aflatoksinler | Meyve ve sebzeler | Türkiye | 57 |
Aflatoksinler | Kabuklu yemiş türevi ürünler ve tohumlar | İran | 44 |
Aflatoksinler | Kabuklu yemiş türevi ürünler ve tohumlar | Mısır | 41 |
Aflatoksinler | Kabuklu yemiş türevi ürünler ve tohumlar | Birleşik Devletler | 40 |
Aflatoksinler | Kabuklu yemiş türevi ürünler ve tohumlar | Türkiye | 39 |
Geri dönen ürünlere ne olduğuna dair sorulara Tarım ve Orman Bakanlığı ne yazık ki çok net cevaplar vermiyor. Bunların mevzuata göre değerlendirildiği ve karara bağlandığını belirtiyor.
‘Alternatifleri var’
Verimli tarım için pestisit kullanmak şart mı? Daha dost mücadele yöntemleri var mı?
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu İnsan Hakları Konseyi 34’üncü Toplantı Gıda Hakkı Özel Sözcüsü’nün raporuna göre, günümüzde yaygın kullanılan ve kullanılmaya devam edeceği öngörülen pestisitler, insan sağlığı ve çevreye tüm dünyada zarar veriyor. Böylesine yaygın, bazı durumlarda gereksiz biçimde tüketilen ve insan haklarını ihlal eden pestisitlerin kullanımını azaltacak alternatifler mevcut ve daha da geliştirilebilir. Birçok yerde artan organik tarım uygulamaları, daha az veya hiç pestisit kullanmadan çiftçilik yapmanın mümkün olduğunu gösteriyor. Araştırmalar, agroekolojinin (sürdürülebilir, iklim ve ekosistem dostu tarım) tüm dünya nüfusunu besleyebileceği ve yeterli besin değerini sağlayabileceğine işaret ediyor.
Organik tarım, onarıcı tarım, agroekoloji gibi sistemsel alternatiflerin yanında yerel türlerin kullanımı, münavebe (tarlaya aynı ürünlerin arka arkaya ekilmemesi), doğru zamanda doğru biçimde budama, sulama, avcı böcekler ve diğer türler için yaşam alanları bırakma gibi kültürel önlemler, fiziksel ve mekanik mücadele, biyolojik mücadele ve biyoteknik uygulamalar hızla gelişerek, yaygınlaşıyor.
Pestisitlerin ekonomik olduğu ve verimliliği artırdığı iddialarına ne diyeceksiniz?
Endüstriyel tarımın parçası haline gelmiş pestisitlerin verimliliği ve buna bağlı ekonomik olduğu son derece yanıltıcı bir bilgi. Çünkü ürün maliyetlerine dolayısı ile fiyatlara sağlık, çevre, biyolojik çeşitliliğe verilen zararlara dair maliyetler yansıtılmıyor. Bunlar “dışsal maliyetler” şeklinde tanımlanıyor. BM Gıda Sistemleri Zirvesi 2021 Bilim Grubu’nun dışsal maliyet hesaplamalarına göre, çevresel maliyetler açısından gıdanın yıllık gerçek maliyeti ortalama 7 trilyon dolar, insan yaşamına dair (yaşam kaybı, sağlık sorunları vs.) maliyetleri ise ortalama 11 trilyon dolar. Mevcut dışsallıkların günümüz dünya gıda tüketiminin (9 trilyon USD) yaklaşık iki katına (19,8 trilyon USD) ulaştığı tahmin ediliyor. Bu da söz konusu (ekoloji ve sağlık bedelleri) piyasa fiyatlarına dahil edilse de gıda fiyatlarının bugünkünden kabaca üç kat daha pahalı olması gerektiği anlamına geliyor.