
Dr. FEYZA BAYRAKTAR
@FeyzaBayraktar_
info@feyzabayraktar.com
Yine uzun bir bayram tatili sürecine girdik. Bütün sene zamlardan, pahalılıktan, alım gücünün düşmesinden yakınıp tatil bedellerindeki otellerin çektiği fahiş fiyatlara söylenenler, tatile gitmek için kavimler göçü gibi yine yollara düştü. Bizler zaten toplum olarak söylenip söylenip bir şey yapmamaya, elaleme gösteriş olsun diye olmayan parayı harcamaya alıştık. Geride kalanlar ise bu süreci klasik bayram temasında yani eş, dost, akraba ziyaretleriyle geçirecek.
Single shaming: Bekarlara uygulanan psikolojik şiddet
Bu ziyaretlerin en can sıkıcı taraflarından biri, uzun zamandır birbirini görmeyen insanların bir araya geldiğinde birbirinin kilosu, dış görünüşü, medeni durumu ve çocuklarıyla ilgili yorum yapmaları. Hayatınızda sadece birkaç kez gördüğünüz insanların size, “Okul ne zaman bitiyor?”, “İşe girdin mi?”, “Ne zaman evleneceksin?”, “Çocuk yapmıyor musunuz?”, “Kilo almışsın, diyete başlamayacak mısın?” gibi kişisel sorular sorarak sınırlarınızı ihlal etmesini sohbet etmek sanması sinir bozucu. E tabii söz konusu bayram olunca ve çoluk çocuk tüm akrabalar bir araya doluşunca, belli yaşın üzerinde olup bekar olanlar sınır ihlaline en fazla maruz kalan grup oluyor sanırım.
‘Single shaming’, yani bir insanı bekar olduğu için ya da bir partneri olmadığı için eleştirmek, yargılamak, küçümsemek, fazla gündeme gelmeyen ama aslında bir tür psikolojik şiddet olarak tanımlanan bir tutum.
Toplum, evrim ve güdüleri baz alarak insanlık olarak sanki hiç gelişmemişiz gibi hemen herkesin mutlaka evlenmesi ve çocuk yapması gerektiği, aksi takdirde insanın eksik kalacağı mesajlarını farklı şekillerde önümüze çıkartıyor. Oysa, insanlığın mağaradan çıkmasının üstünden epey bir zaman geçtiği göz önüne alınırsa o zaman içinde ihtiyaçlarımız ve beklentilerimizin de değiştiğini göz ardı edemeyiz. Yani tüm insanlık olarak hepimiz benzer hayatlar ve rutinler yaşamak zorunda değiliz.
Yalnız, siz ne yaparsanız yapın, iş hayatınızda ne kadar başarılı olursanız olun ya da özel hayatınızda ne kadar mutlu hissederseniz hissedin toplumun çoğunluğuyla tamamen aynı yönde hareket etmiyorsanız, yani bir şekilde normun dışına çıkıyorsanız, üzerinde anormal yazan bir kefeye konmanız olası. Toplumun onaylayacağı şekilde hareket etmiyorsanız, genellikle başarısız ve mutsuz kabul edilirsiniz.
Partneri yoksa kesin sorunludur!
Araştırmalar, toplumdaki birçok insanın belli bir yaşın üzerinde olup evlenmemiş bekarları ve boşanmış bekarları yalnız, depresif ve ilgiye muhtaç olarak etiketlediklerini gösteriyor. Ayrıca, araştırmalar insanların partneri olmayan hemen her kişinin bir partner arayışında olduğunu ama bir türlü bulamadığını varsaydıklarını söylüyor. ‘Eğer birisini bulamıyorsa kesin bir problemi vardır’ düşüncesi de yaygın. Yani partneri olmayan insanlara bağlanma problemi ya da başka bir psikolojik problem tanısı kolayca yapıştırılıveriyor.
Yine bilimsel araştırmalara göre hiç evlenmemiş kadına bencil, hiç evlenmemiş erkeğe de playboy ya da olgunlaşmamış, çocuk gözüyle bakılıyor.
İki kişilik yalnızlıktansa tek başınalığı seçmek
Bekar insanların sık sık maruz kaldığı “Yok mu biri?”, “Eee ne zaman evleniyorsun? Bak kaç yaşına geldin?”, “Kesin sende bir problem var. Hiç kimseyle olamıyorsun”, “Herkes evlenmek ve çocuk sahibi olmak ister. Sen de istiyorsundur da bastırıyorsundur” gibi soru ve yorumlar, insanların sık sık kendilerini sorgulamalarına ve dolayısıyla mutsuz olmalarına sebep oluyor.
Oysa yeni birçok bilimsel araştırma, bekar olan birçok insanın hayatından memnun olduğunu gösteriyor. Yani bekar olan bir insanı ilişki durumuna dair mutsuz eden bir partnerinin olmaması değil; çevrenin ona ancak evlenirse mutlu olabileceğine dair yorumlar yapıp medeni durumuna eleştirisel yaklaşması.
Partneri olmayan bir insanın farklı şekillerde değersizleştirilmesi ve bunun ona hissettirilmesi ne yazık ki -farkında olmadan da yapılsa- sıklıkla uygulanan bir zorbalık. Evlenenin sanki başa göğe eriyormuş gibi bir hava estirilmesi, boşanmak isteyen insanların da kazandıkları sözde statüyü kaybetmemek uğruna mutsuz evliliklerinde ömürlerini harcamalarına sebep olabiliyor.
İçinde yaşadığımız toplumda ne yazık ki evli ve çocuklu olmak bir seçimden çok bir statü göstergesi. Özellikle de kadınlar için bu statü olmazsa olmaz gibi bir algı yaratılıyor. Sanki her kadın tek taş takıp gelinlik giymeyi istemek zorundaymış gibi bir yaklaşım var.
Hemen tüm dizi ve filmlerde mutlu son evlenip çoluk çocuğa karışmak olarak ekrana yansıtılıyor. Neredeyse hiçbir dizinin senaryosunda kendi başına mutlu olabilen bir başrol oyuncusu yer almıyor. Özetle, toplumun beklentileri medyayı ve sosyal medyayı, medya ve sosyal medya da toplumun beklentilerini yönlendiriyor.
İnsan evlenmek isteyebilir. Çocuk yapmak da isteyebilir. Yalnız, evlenmek ve çocuk yapmak istemeyen insanlar da var. Aslında, bekar ve çocuğu olmayan insanların çoğu sanıldığı gibi depresif, yalnız ve mutsuz değil.
Özellikle ihanetin bu kadar yaygın olduğu ve olağanlaştırıldığı bir ortamda birçok insan güvenebileceği bir insanla karşılaşmıyor, sağlıklı ilişkilenebileceği birisine denk gelmiyorsa tek kalmayı tercih edebilir. Herkes partnerinin sık sık planda olmayan iş seyahatlerine gitmesine, telefonda son çağrıların bir kısmını silmesine, Whatsapp mesajlarını saklamasına, aklının sürekli Instagram mesaj kutusunda olmasına göz yummak zorunda değil.
Yani insanlar bunlara göz yumacağı bir ilişki yaşamaktansa tek başına olmayı tercih edebilir. Sonuçta hepimizin bildiği üzere her evlenen sonsuza kadar birlikte mutlu yaşamıyor.
İnsan kendisiyle mutlu olabilir
Çocuğu olsun olmasın dünyada bekar insan sayısı arttıkça ve bekar olan insanlara yapılan psikolojik şiddet hakkında farkındalık geliştikçe self-partnered diye de bir kavram ortaya çıktı. Self-partnered kısaca, bir insanın kendisine partneri gibi davranması olarak tanımlanabilir. İnsanın kendisine daha sevgi dolu, daha anlayışlı olması, kendi ihtiyaçlarını belirleyip bu ihtiyaçları gidermeye öncelik vermesi, tek başına ya da arkadaşlarıyla yemeğe, tatile çıkması, kendisine hedefler belirleyip o hedeflere ulaşmaya çalışması, bir partneri yok diye kendisini eksik hissetmek yerine hayattan keyif almaya odaklanıp kendisini tamamlaması diye özetlenebilir.
Tabii ki insanın tüm arkadaşları evlenip çoluk çocuğa karışınca, etrafında hemen hiç bekar insan kalmayınca yalnızlaşabiliyor. Zaten birçok insanın evlenmesinin sebeplerinden biri, kendi arkadaş çevresinin dışında kalmamak.
Toplumsal dayatmalar, ‘meli’, ‘malı’ düşünce kalıplarına sığdırılmaya çalışılan gelecek planları, dışlanma korkusu insanın tüm hayatını mutsuz, huzursuz geçirmesine sebep olabilecek kararlar almasına sebep olabiliyor. Dolayısıyla, zor da olsa insanın daha fazla ortak paydada buluşabileceği yeni bir çevre edinmesi, insanın kendisini yanında ait hissettiği daha fazla insanla bir araya gelmesine ve seçimlerinin arkasında daha sağlam durmasına yardımcı olabiliyor.
Bir insanın hayatında bir partner istemesi kadar doğal bir şey olamaz. Yalnız, bir partneri yok diye hayattan keyif alamayacağı ya da yalnız hissedeceği anlamına da gelmiyor. İnsanın kendi başına zaman geçirmekten keyif almayı öğrenmesinin öz değeri arttırdığı bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır.
Yani, kendi kendine yetebilme becerisini kazanma öz değerle yakından ilişkilidir. Dolayısıyla, partneri olmayan her insan sanıldığı gibi problemli, depresif ve mutsuz değildir.
Sözde partner olabilecek herhangi birisini bulmak kolaydır. Dolayısıyla, aslında isterse hiç kimse partnersiz kalmaz. İnsanın birlikte mutlu olacağı bir kişiyle denk düşmediği için tek başınalığı seçmesi değersizleştirilecek bir şey değil, aksine oldukça sağlam duruş gerektiren, cesur bir davranıştır. Çünkü o insan toplumun dayatmalarına boyun eğmemeyi başarmıştır. Evli olmayı artı bir, bekar olmayı eksi bir olarak değerlendirmez, yani ilişkileri bir müsabaka, başarı ya da bir statü olarak görmez. Mutlu ilişkilenebileceği biri yoksa, kendisiyle mutlu olmayı öğrenmeyi seçmiştir. Ve bu tutum da takdir edilmeyi hak eder.
Medeni durumu yüzünden insanları eleştirip yargılayarak tavsiyeler vermektense seçimlerine saygı duymayı öğrenmeliyiz. Unutmayalım ki bir insanı medeni durumu üzerinden eleştirmek ve yargılamak psikolojik şiddettir.
Birbirimizin sınırlarına özen göstereceğimiz, birbirimizi hiçbir açıdan eleştirip yargılamayacağımız bir bayram geçirmek dileğiyle…