• ROTA
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Sıla’nın yalan söyleme ihtimali: Vicdan çok ağır yüktür alışmamış bünyede

02/11/2018 16:59


HÜRREM SÖNMEZ

Bu memlekette bir vakitler ezilenden yana olmanın, hep kazanan takımı değil de daha güçsüz olan takımı tutmanın kendine has bir asaleti, hayata böyle bakmanın da bir kıymeti vardı. Tabii benim bu sözünü ettiğim zamanlarda örneğin televizyon dizilerinin hayranlıkla izlenen karakterleri yoksul ama gururlu, iyi ahlaklı insanlar olurdu. Afili köşklerde yaşayıp makyaj ve topuklu ayakkabıyla kahvaltı eden, amaca ulaşmak için her yol meşru diyen ‘entrikacı’ kadınların ve genelde o kadınların hayattaki yegâne amacı olan holding, yalı ve jeep sahibi ama ne iş yaptıklarını hiçbir zaman anlayamadığımız zalim erkeklerin dünyasıyla henüz tanışmamıştı toplumumuz.

Herkesin yardımına koşan o iyi kalpli mahalle sakinleri, o mahallenin güzel kadınına ‘tertemiz’ duygularla aşık o dürüst erkekler, onların dostunu asla satmayan can yoldaşları filan birden kayboldu ortadan. O iyi insanlar o güzel atlara binip gitmediler, muhtemelen onlar ya hiç var olmamıştı ya da hızlandırılmış ‘adamlık’ eğitimi sayesinde, döven, söven, canı isterse de seven ama illa ki nihayetinde hep kazanması gereken çok daha hakiki ‘adamlar’a dönüşmüşlerdi. Yoklukları da pek fark edilmedi nitekim. Halk bunu istiyordu, içi daralmıştı artık halkımızın; hayat şartları yeterince ağır, yoksulluk trajedisi izlemek sıkıcı, gururlu ve idealist insanlar ise bayat ve esasında biraz da ahmaktı.


Peki sonra ne mi oldu, siyasi iklime uygun şekilde haklıdan değil güçlüden, ezilenden değil kazanandan yana olmak bir salgın hastalık gibi yayıldı topluma, zalimin zulmünden utanmamak, bilakis kötülükle övünmek milli bir spor halini aldı. Yeni Türkiye’nin bu toplumsal gelişim felsefesini şu cümle ile özetleyebiliriz: “Vicdan insana yüktür, daimi mutluluk ancak o yükten kurtulmakla mümkündür.”

Bir baba oğluna pantolon alamadığı için intihar mı etmiş, öncelikle bunu haber yapan, konuşan, yayan herkes haindir ve kabahat de ölen babadadır. Konu yoksulluk değildir, aslında psikolojisi bozuktur ama bu memlekete düşman olanlar tabii ki meseleyi hemen politikaya alet etmektedir.

Bir anne bu devletin ihmali yüzünden tren kazasında ölen evladı için adalet mi talep ediyor; asil bir TC vatandaşının yeri elbette ki devletinin yanıbaşıdır. Kazadır olmuştur, dünyanın her yerinde de olmaktadır, üstelik böyle şeyler politikaya alet edilmemelidir.

Yaşadığımız her şey politiktir oysa, hayat biçimimiz ve çoğu zaman ölüm sebebimiz… Bu nedenle bu ülkenin erkeklerinin kadınlara yaptıkları da, ‘adamın dibi’ olma halleri de dibine kadar politiktir.

Şöhret sahibi bir erkek eski karısının özel hayatını ortalığa yaydığında buna sınırsız hakkı vardır, ‘çocuğunun anası’dır çünkü, bir kadın uğradığı şiddeti ifşa ettiğinde ise erkeğin ne hayırlı evlat olduğundan başlayıp kariyerinin ne kadar da zarar gördüğüne gidebilir tartışmalar. Adil olma pozlarına bürünüp ‘Memlekette erkekler ezilmiyor mu’ edebiyatı yapmak da her zaman iyi alıcı bulur. Kadınları şiddetten korumak amaçlı çıkarılan yasaya ‘yuva yıkan yasa’ diyenler, rahatça dövme hakları ellerinden alınan mağdurlardır misal. Yuva dediğin her türlü pisliğin üstünün örtüldüğü, sineye çekildiği, dışardan müdahale eden komploculara karşı korunması gereken yerdir. Vatan gibi yani!

İhtilafın bir tarafı kadın, bir tarafı erkekse erkekten, bir tarafı devlet bir tarafı bireyse devletten, bir tarafı patron bir tarafı işçiyse patrondan yana olmak suretiyle her hadisede yerini gayet doğru tayin eder necip insanımız. Doğruluk demodedir, kıymeti yoktur, doğru yerde olmaktır asıl mühim olan.

Bu örnek TC vatandaşını ‘asalet’te sollamış olanlar arasından ise “Evladının ölüsünü kullanıyor”, “İntihar eden adamın karısı yalan söylüyor”, “Şiddet görmek istemeyen bayan şiddet görmez, dayak yediyse hak etmiştir, kim bilir ne yapmıştır” türünden çok daha güzide yorumlar da çıkabilir elbette. Çıkmalıdır da, hayır’da değil şer’de yarışan bir toplum olmak bunu gerektirir.

Sanal âlem dünden bu yana güzel, akıllı, güçlü bir kadının uğradığı şiddeti konuşuyor. “Her ilişkide olur böyle itiş kakışlar” diyenler mi dersiniz “Böyle aşkla bakan erkek sevgilisini döver mi hiç” diyenler mi ararsınız. Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim o aşkla bakmak sanılan şeyin aslında marazi bir saplantı olabileceğini ve bir anda kafaya inen yumruğa dönüşebileceğini kadınlar gayet iyi bilirler. Yani, “Biz ne aşkla bakan erkekler gördük, aslında yoktular.”

Yazımın başlığının ilk çümlesi popüler bir internet sayfasında başlık olarak açılmış, altına da yukarıda anlatmaya çalıştığım salgın hastalığa örnek birbirinden güzel ve birbirinden nadide yorumlar sıralanmış.

Diyeceğim şu ki siz Sıla’nın yalan söylüyor olması ihtimalini çok sevdiniz hanımlar, beyler. İntihar eden babanın yoksulluk ve çaresizlikten değil ruhsal problemlerle kendini öldürmüş olma ihtimalini, evladını yitiren bir annenin adalet yakarışının şov olma ihtimalini, adalet isteyen onurlu insanların vatan haini, devletin suçlarını ifşa edenlerin bölücü olma ihtimalini, tecavüze uğrayan kadınların ‘zaten de aranmış’ olma ihtimalini sevmeniz gibi.

Ülkedeki bunca yoksulluğun, haksızlığın, çürümenin sebebinin dış mihraklar olduğuna inanmak istemeniz gibi.

Çünkü sizin kendinize insan diyebilme ve kendi pisliğinizle asla yüzleşmeden hâlâ insan olarak hayatınızı sürdürebilme ihtimaliniz ancak bütün bu safsataların gerçek olmasına bağlı. Gücü yetenin gücünün yettiğine dilediğini yapabildiği ahlâksız bir düzeni rahatça savunabildiğiniz, kabahati öldürene değil ölene, dövene değil dövülene, ezene değil ezilene yükleyebildiğiniz, doğruluk ve vicdandan bahis açanı ahmak yerine koyabildiğiniz bir hayat, asla dönüp kendinize bakmayacağınız, soru sormayacağınız ‘mutlu bir hayat’ ancak böyle mümkün.

Dedim ya vicdan çok ağır yüktür alışmamış bünyede.  İşi bilip kazanan tarafta durmak, mağdura saldırıp hafiflemek, çoğunluğa mensup olmanın tadını çıkarmak icap eder…

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Hürrem Sönmez

SON HABERLER

Valiye göre doktor Karakaya’nın öldürülmesi ‘sağlıkta şiddet’ değil

Gaziantep Valisi Davut Gül, kardiyoloji uzmanı Dr. Ekrem Karakaya'nın hasta … Devamı...

Nijerya’da cezaevine baskın: 400’ü aşkın mahkum kaçtı

Nijerya'nın başkenti Abuja'daki bir cezaevine yönelik baskında dört mahkum … Devamı...

Elon Musk’ın üst düzey yöneticisinden ikizleri varmış

Tesla ve SpaceX'in kurucusu ABD'li milyarder Elon Musk'ın, geçen yıl bir … Devamı...

Netflix dizisinin yıldızı, çocuğun cinsel istismarı suçundan 12 yıl hapis cezası aldı

Netflix’in belgesel serisi ‘Cheer’ın yıldızı Jerry Harris çocuklara … Devamı...

Erdoğan’dan yerli otomobilin ‘beş babayiğit’ine bedelsiz taşınmaz kıyağı

Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu AŞ'nin (TOGG) Bursa Gemlik'te üretim … Devamı...

El konduğu iddia edilen Rus gemisi Türkiye’den ayrıldı

Ukrayna'nın Türkiye'den el koymasını istediği ve çalıntı tahıl taşıdığı … Devamı...

Altı şirketin anketlerinin analizi: AKP eridi, İYİ Parti sıçradı, CHP bazılarında birinci

ANIL CAN TUNCER @tunceranil [email protected] Altı araştırma … Devamı...

Sekiz kamu-özel işbirliği projesine verilen Hazine garantisi 16,5 milyar dolar

Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın 2021 kamu maliyesi uygulamalarına yönelik … Devamı...

Avcılar sahilinde yedi tekne yandı

İstanbul Avcılar sahilinde bir teknede çıkan yangın, diğer teknelere de … Devamı...

‘Sağlıkta reform’un faturası: 10 yılda 110 bin şiddet olayı

MESUDE ERŞAN @mesudersan [email protected] Sağlıkta şiddet … Devamı...

‘İlk 500 tutkusu’ (3): Başka dünyaların akademileri… 
‘İlk 500 tutkusu’ (2): Ticari, sağa çek!

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1710 gündür hapiste

YAZARLAR

Dört yaşındaki Afgan çocuğun bir ismi de vardı…

Murat Sevinç

Oyun büyük yeğen

Bahadır Kaynak

Neden bu kadar öfkeliyiz?

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Sedat Peker meselesi ve içine düştüğümüz sefalet

Levent Gültekin

Türkiye demokrasisinde siyasetçilerin halktan uzaklaşmaması mümkün mü?

Murat Sevinç

AKP neden oy kaybediyor?

İhsan Dağı

Cüneyt Arkın’ın ardından: Baş ucundaki ekmeğe bakarak uyumak

Azime Acar

GÜNÜN 11’İ

Yılmaz Özdil: Peker’in iddialarını araştıracak savcı beklenirken, tam tersine…

Bercan Tutar: Erdoğan istediğini aldıkça Putin de kazanıyor

Abdurrahman Yıldırım: Karı realize etmenin zamanı

Uğur Dündar: AKP Türkiye’si, tipik bir ‘ister inan, ister inanma’ ülkesi

Ali Bayramoğlu: Tereddütsüz ‘Evet’ dedim, üç nedenle…

Can Ataklı: CHP oylarında ciddi bir kıpırdanma yok

Zeynep Gürcanlı: Türkiye hava savunmasındaki kritik iki unsurdan da yoksun

Esfender Korkmaz: AKP memur sendikalarını parçaladı ve sendika gücünü bitirdi

Barış Terkoğlu: İbni Haldun bugün yaşasa, Erdoğan’ın gazabından kurtulamazdı

Feray Aytekin Aydoğan: TÜİK’in kararttığı verilerin faili iktidardır

İhsan Çaralan: ‘Kazın artık bağırtmadan yolunması’nın mümkün olmadığı bir dönem

‘Friends’in yaratıcısı kendisiyle hesaplaşmaya devam ediyor: ‘Chandler’ın babasına’ baba dememeliydik

Mevsimlik işçinin tülbentle yaptığı mesai başladı

‘Stranger Things’ yıldızı uygulamadan tanıştığı eşi Lily Allen’a aşık olduğu anı anlattı

Aşırı doz D vitamini hastanelik etti

Mavi yüzgeçli orkinoslara ‘çipli’ takip

Sahnede bayılan Carlos Santana hastaneye kaldırıldı

Kütüphaneden aldığı kitabı 46 yıl gecikmeli iade etti

Trafo merkezine giren yılan 10 bin hanenin elektriğini kesti

Sarıyer’deki balıkçıda sergilenen amforalara el kondu

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • E-mail
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi