Hele hele de 1995 yılında oğlu Hasan Ocak’ın cesedini kimsesizler mezarlığında bulan ve o günden beri oğlunun katillerinin bulunması için eylem yapan Emine Ocak’ın polisler tarafından gözaltına alındığını gösteren o kare… Sadece benim değil, tüm vicdan sahiplerinin yüreğini sızlattı…
İçişleri Bakanlığı’nın gerekçesi ne olursa olsun anlam veremedim açıkçası bu müdahaleye…
Olmadı bence!
Bırakın oğlunun kim ya da kimler tarafından öldürüldüğünü öğrenmek için her cumartesi Galatasaray Lisesi önünde eylem yapan Emine Ana’nın polisler tarafından gözaltına alındığını gösteren o fotoğrafların vicdanları yaralaması meselesini… Bu müdahalenin bir sosyal devlet anlayışıyla bağdaşıp bağdaşmadığı tartışmalarını filan da bir yana koyun… Onlar için değilse bile tek bir şey için… FETÖ’cüler başta olmak üzere son yıllarda Türkiye’nin dış dünyadaki imajının yerle bir olması için gayret veren terör örgütleri, hain lobilerin yüzünü güldürmemek için bile böyle bir müdahale yapılmamalıydı.
Bu arada… Dün yazıya başlamadan az evvel İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’nun Cumartesi Anneleri eylemine müdahaleye ilişkin yaptığı açıklamayı okudum. Çok eskilerden gelen tanışıklığımızın, komşuluk dahil özel hukukumuzun olduğu Soylu’nun açıklamasındaki, “Çok affedersiniz bu kişiler Eminönü’nde gezerken mi kayboldular?” ifadelerini şaşkınlıkla karşıladım.