Yıllardır ben her kurumun, kamu ve özel sektörün, kendi içine yönelik devrimci adımla gözlem yapması gerektiğini savunuyorum. Değer üretmeyen süreçleri tespit, yeni ihtiyaçları tanımlamak ve küresel akımları gözleyerek geleceğe dair sorunlar envanteri oluşturmak şart.
Bunu bir kez idrak edince; pekâlâ icat çıkarır, dünya prömiyerindeki hiçbir yarıştan geri kalmayız. Bu adımların toplamına da özel sektörün yapısal reformları diyebiliriz. Daha üretken daha rekabetçi daha katma değerli özel sektör ancak ve ancak yapısal reformlarla mümkün olabilecektir.
Sorun şu ki pek çok patron, kendi şirketinde tek adam. Yönetim kurulu; kendi sesini dinleyeceklerle dolu… Bağımsız yönetim kurulu üyeleri ise etkin kullanılmıyor. Hatta bazı sözde kurumsallaşan firmalar, bağımsız yönetim kurulundan gizli toplantı dahi yapma komikliğine düşebiliyor.
Özel sektörün ev ödevleri arasında en önemlisi “kendini tanı” düsturuna indirgenebilir. Ey özel sektör firması; sana kürenin ihtiyacı kaldı mı? Müşterin için değer üretebiliyor musun? Rekabetçi misin? Ürettiğin her ne ise teknoloji barındırıyor mu? Yönetim katında ailen mi oturuyor yoksa liyakat mi?
Tüm bu ödevlerini gözden geçirip bunların arasında önemlilerini reform derinliğinde hayata geçiren, bunu yapamayanlardan öne geçecektir. Hükümeti bekleme, sen kendin için harekete geç.