Kars Üniversitesi’nde peynir üzerine doktora yapan kaç öğrenci var?
Elbette yok. Zira peynir gibi hafif(!) konularla hangi bilim insanı ilgilenir ki? Oysa kazın ayağı hiç de öyle değil. De Gaulle; “180 çeşit peyniri olan bir ülkeyi yönetmek kolay mı?” diye sitemler yağdırıyordu muhaliflerine… Bizde ise 400’e yakın peynir çeşidi var ama envanterimiz dahi yok.
Aynı soruyu Rize’de çay için kabiliyet arayışına dair sorabilirim. Ya da Giresun’da fındık, Trabzon’da balıkçılık, Malatya’da kayısı, Aydın’da ceviz için… Liste uzar, gider. Yerel kabiliyetlerini araştırmaz, dikkate almaz, eğitim süreçlerinin bir parçası haline getirmez isen, ziyan olmaktan kurtulamazlar.
Ülkede 50 ziraat fakültesi olmasına rağmen, faunamızın, floramızın, endemikimizin bilgisini İsrail ve ABD’den ithal ediyorsak, kendi hazinesi üzerinde dilenen oluruz. Öyle de olduk. Gittiğim yer yerde yerel kabiliyetlere dair sayısız ipucu görüyorum ama bilgi bulamıyorum. Sizce tuhaf değil mi?
ABD’de pek çok üniversite, Avrupa’da pek çok okul, Çin’de 2 farklı Türkiye Çalışmaları Enstitüsü, ülkemizin yerel kabiliyetlerini inceliyor, araştırıyor. Biz de kendi kabiliyet havuzumuzu, onlardan sızdırabildiğimiz bilgilerle kavrayabiliyoruz. Hani biz büyük bir ulus idik ve küresel güç idik?
Darı ambarı üzerinde yayılan inekler olmayı bırakalım da kabiliyetlerimizi bilelim. Yerel kabiliyet, bizi hayata bağlayan en hayati bağdır ve onu geliştirmedikçe zenginliğimiz kalıcı olmayacaktır.