Neydi, artık her kelimesini ezberlediğimiz o intihar videosunda Enes’in “temel problemi”?
“Dini cemaat” mi yoksa bir cemaat yurdunda kalmaya zorlanmak da dahil olmak üzere, hayatının bütün alanlarında, Anayasal garanti altında da bulunan “En temel hak ve özgürlükleri”nden mahrum edilmek mi? Bunlar için mücadele alanı/gücü bile bulamıyor olmak mı?
Dönelim yeniden,”Enes”leri kurtarmasını onlar için içinde yaşayabilecekleri “Aklı hür, vicdanı hür” bir toplum inşa etmesini beklediğimiz siyasete…
İster mecburen, isten gönülden olsun; bir grubun iradesini, o grubu oluşturan bireylerin hiçbirine sormaksızın pazarlayanlarla el sıkışıp, o ipotekli iradeyle iktidar olmaya, muhalefet olmaya, Meclis’e girmeye, Başkan seçilmeye, miting yapmaya, özel uçak kullanmaya, bağış toplamaya vesair… razı gelmiş haldeki bir yapının, “birey hak ve özgürlükleri”ne dair “hukuku” koruyabilmesi -istese dahi- mümkün olabilir mi?