ÖZLEM TÜRKDOĞAN AKTAŞ
ozlemtdogan@gmail.com
Aslı Aydemir, eserlerinde toplumsal konulara uzun süredir değinen bir sanatçı. Kadına benzettiği, güçlü, kırılgan ve kesin bir madde olan porseleni kullandığı eserlerini kullandığı yeni sergisi ‘Social Media Effect’ İstanbul Concept Gallery’de açıldı.
Sanatçı sergisinin odağına kadınları, kadına şiddeti ve kadın cinayetlerini alıyor. Aydemir’e göre sergiye adını veren sosyal medya aslında kadın cinayetlerini normalleştiren bir medya. Ana akımdan pek farkı yok. Kadına şiddeti ve tacizi normalleştirmeye çalışan kadınlara da bir çift lafı var.
Aydemir’le yeni sergisini, porselenin anlamını, kadına şiddeti ve kadın cinayetlerini konuştuk.
Öncelikle sizi tanıyalım…
Doğma büyüme İstanbulluyum. 2005 – 2017 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Seramik Atölyesi Öğretmenliği yaptım. 2007’den beri de İstanbul’da sahibi olduğum Atelier 13 tasarım ve seramik atölyesinde hem eğitim veriyorum hem marka üretimi yapıyorum hem de artistik çalışmalarımı gerçekleştiriyorum.
Seramiğin sizin için nasıl bir anlamı var?
Seramik, beklenmeyen sonuçları olan bir süreç. Bu tesadüfiliğe dayanarak içinde yaşadığım toplumun süreçleriyle bir bağ kuruyor ve işimin konularını kullandığım materyaller üzerinden anlatıyorum. Yaşadığım coğrafyanın bir sonucu olarak kadın, barış çıkarları ve inanç öğeleri başlıca çalışma konularım arasında. Ana materyalim seramik olmak üzere enstalasyon dilini tercih ediyorum ve kalıpla çoğaltma yöntemini kullanıyorum.
Kadın cinayetlerine karşı sergi açma fikri nasıl ortaya çıktı?
Kadın konularına eğilmem yeni değil, uzun zamandır kafamın içinde. İnternet ve sosyal medya dahası yakın/uzak çevremin kadınlarından oluşan genel tavırları hem serginin şekillenmesine hem de benim bu konulara bakışımı tamamladı…
Son yılların kadın temalı en güçlü sergisine ev sahipliği yaptığınız iddiasıyla yola çıkıyorsunuz. Ziyaretçileri nasıl bir sergi bekliyor?
Öncelikli olarak bu iddiada bulunan ben değilim, işlerin sergileneceği galeri; ben sadece kendimi tedavi etmek amaçlı rahatsızlık duyduğum konular üstünden duygu ve düşüncelerimi aktarıyorum… Kısaca okuyup, gördüklerim ve duyduklarımdan delirmemek için sanat yapıyorum…

Aslı Aydemir
‘Sosyal medya etkisi, sonuçlarını kısa süre sonra tüm dünyada göreceğimize inandığım bir etki’
‘Social Media Effect’ nasıl bir sergi? Bu sergi ile hedefiniz nedir?
‘Social Media Effect’ ikinci solo sergim. İlk sergim gibi birkaç başlıktan oluşuyor. Bunlardan fiziksel olarak en büyüğü ‘Snow White’, yani ‘Pamuk Prenses’tir. 300 parçadan oluşan bir enstalasyon 2018 yılı ocak ayından sergiye kadar süregelen zamanda öldürülen kadınlara bir saygı duruşu niteliği taşımakta…
İşin fikri oluştuğundan itibaren ölüm sayısına ulaşmaya çalıştıkça enstalasyon, sergi yeri ve şekli sürekli değişmek zorunda kaldı. Öldürülen kadınların sayısı tahminimizden o kadar hızlı artmaktaydı ki kasım ayı başı itibarıyla sabitledik ve kafamızdaki sergileme şeklinden bayağı bir uzaklaştık.
Ve maalesef siz bu sergiyi gezerken sayı an be an artmakta! Yaptığım işlerde düz anlatımı ve istatistiksel gerçekliği esas alıyorum, gezenlerin çıplak gerçeklikle karşılaşmaları tek amacım… Konu benim yorumuma ihtiyaç olmadan çok yoğun zaten.
İşe ismini veren masalda ‘Pamuk Prenses’, cam tabutunun içinde prensi gelip onu öpsün ve uyandırsın diye bekler. Gerçekte ise ‘prensleri’ prenseslerimizi katledip o cam tabutlara sokmuştur…
İş; barbie kalıplarına porselen paperclay basılarak şekillendirildi ve bu sayede her birinin tek olması sağlandı, yarı buzlu cam tabut için de epoksi kullandım…
Kadın cinayetleri takibi psikolojik açıdan yıpratıcı. Teknik, fiziksel ve psikolojik olarak nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz?
Burada kimseyi kandırmaya çalışacak değilim her serginin üstünüzde kurduğu baskı başkadır fakat söz konusu böyle ağır konular olduğunda kafanızdakini izleyiciye doğru anlatabilme çabasıyla delirdiğim doğrudur… Günün her saatinde bana destek harika bir ailem, ekibim, dostlarım, sevgilim ve en önemlisi psikoloğum var!
Bu serginin benim için bambaşka bir anlamı daha var. Üç sene önce kaybettiğim halam tanıdığım en güçlü ve başarılı kadınlardan biriydi ve bugün sahip olduğum vizyonun da en önemli mimarıdır kendisi… Çocukluğum, gençliğim onun dikiş odasında ve moda dergileri arasında geçti; işine saygı, disiplin ve yetenek nedir ilk onda gördüm. Bu yüzdendir ki sergiyi ona ithaf ederken belki de ilk defa tüm sergi işini atölyede bizzat biz yaptık… Bir nevi zanaata saygı…
‘Porselen ve kadın hep örtüşmüştür benim için; güçlü, kırılgan ve keskin…’
Çalışmalarınızın ana malzemesi porselen ve bunu kadın kimliğine benzetiyorsunuz… Kırılganlığı tamam ama peki ya kırıldıkça keskinleştiği? Porselenin kadındaki yansımalarını biraz daha açabilir misiniz?
Öncelikli olarak porselenin en genel özelliği kırılganlığıdır. Bunun yanında mukavemeti en yüksek malzemelerden biridir; ısıya ve sürtünmeye karşı birçok malzemeden daha dayanıklıdır… Bu yüzdendir ki dişten, füze başlıklarına kadar kullanılmakta. Geçirdiği süreçlerin ve zamanın üstünde fiziksel etkisi neredeyse yoktur; omurgası sağlam ve güçlüdür ama dediğimiz gibi kırılgandır ve bu kırılma onu yuvarlak hatlarından çıkartıp keskin bir hale getirebilir…
Kadın doğası gereği yaşam alanına ve sevdiklerine tehdit anında savaşçı kimliğine bürünür ve bunu en doğal şekliyle yapar. Bu bağlamda evet porselen ve kadın hep örtüşmüştür benim için güçlü, kırılgan ve keskin…
Serginizin adı oldukça ilginç: ‘Social Media Effect’. Nasıl tercüme etmeli Türkçe’ye, sadece ‘sosyal medya etkisi’ mi?… Bu ismi seçmenizin nedeni nedir?
‘Kelebek etkisi’ ve olası sonuçlarını çağrıştırması açısından bu ismi seçtim. Sosyal medya hayatımızın vazgeçilmezi olduğu kadar hepimizin de hapishanesi oradaki karakterlerimiz gerçek hayattakilerden daha önemli ve onlara gerçeklerden daha çok sahip çıkıyoruz. Sonuçlarını kısa süre sonra tüm dünyada göreceğimize inandığım bir etki!
Sosyal medya cinayetleri görünür kıldığı kadar tehdit, şantaj ve ifşa dolu… Sosyal medyanın şiddet üzerindeki etkisini nasıl yorumluyorsunuz?
Sadece sosyal medya değil, tüm medya kanalları şiddeti normalleştiriyor; gördüğümüze ve duyduğumuza alışıyoruz. Reyting uğruna kimsenin bilmesinin kimseye faydası olmayan detaylara giriliyor ve tüm bunlar cinayet haberlerine aç koleksiyoner ruhları besliyor…
Ve sosyal medya üzerinden toplumun katılımcı bireylerinin yorumlarıyla karşılaşmak hâlâ beni çok korkutuyor. Vahşi bir şekilde katledilmiş herhangi bir canlı için gözlerime inanamadığım yorumlarla karşılaşıyor ve aynı havayı soluduğum için kendimi tehdit altında hissediyorum.
Serginin çıkış noktasını ‘dantelli tost’ oluşturuyor. Bu dantelli tostun özel bir anlamı var mı?
Dantelli tost, hayatım boyunca gördüğüm en saçma şeydir! Buna klima üstüne işlenmiş dantel örtü dahil. Ona bile tozlanmasın ya da görsel kaygılardan diyebiliyorum ama dantelli tost o kadar saçmadır ki yemeğe kalksanız dantel yenmez o dantel sarılana kadar tost soğur neresinden tutarsanız tutun bir gerçekliğe oturtamıyorum.
Bence bu ve benzeri sunumlar mutsuz ve bunu kapatmak için kendilerine sanal bir dünya kurmuş kadınları temsil ediyor. O sanal dünyada küçük bir kızken kurdukları hayalleri, hayali aşkitoları ile yaşamaktalar…
Kadına şiddet olayları ve cinayetler an be an artıyor. Her yer suç mahali haline geliyor. Sivil toplumun bu konuda üzerine düşeni yaptığını düşünüyor musunuz? İşler nerede aksıyor?
Erkek egemen toplumu besleyen ana arter eğitimli kadının ta kendisi. Pozitif ayrımcılık adı altındaki imtiyazlarından bir türlü vazgeçmeyen, vazgeçemeyen kadınlar benim ana hedefim… Ekonomik özgürlüğü olmayan, şiddete uğrayan kadına herhangi bir söz söylemek, eleştirmek haddimi aşmak olur…
İstatistikler ülkemizde her iki kadından biri için hayatında en az bir kere sözlü ya da fiziksel taciz/şiddete uğramış dese de tacize uğrayan kız için “Sevgilisine mi gitmiş” diyen kadına benim sözüm; kendi kocasından yıllarca çektiği halde bir başka kadın için “Canım o da biraz” diye başlayan cümleler kuran kadına benim lafım…
Eşitlik yerine pozitif ayrımcılıktan maddi manevi çıkar sağlamaktan hoşlanan, evlendikten sonra tazminat almak için istatistiklere ‘evlilik dolayısıyla işten ayrılma’ diye geçip tazminatını alıp kanunlardan çıkarıldığı halde ailenin reisinin erkek olduğunu tasdikleyen ve erkek egemen toplumu kimin beslediğinden bihaber kadına benim lafım…
Sanatçılar, toplumsal olaylar karşısında nasıl bir tavır almalı?
Sanatçıdan önce yaşadığım toplumun bireyi olarak etkilendiğim konular üstünden bir tavır alıyorum. Sanatçı olmanın avantajı bu tavrımı duyurabilecek bir mecraya sahip olmam…