Kürt sorunu ve çözüm süreci söz konusu olduğunda, bir yanda çözüm yanlısı “güvercinler”, onların hemen karşısında “şahinler” ve ikisinin arasında da “akbabalar” var.
Akbabalar öyle sürecin her anında ortaya çıkıp kendilerini belli etmezler. Bazıları çözüm, bazıları da çözümsüzlük yanlısı olarak bilinir. Yine içlerinden kimileri hükümete, kimileri Kürt siyasi hareketine, geri kalanları da muhalif partilere yakın gibi durur.
Fakat ne zaman süreç sıkıntıya girse, bunların eski giysilerini çıkardıklarını, pozisyonlarını terk ettiklerini ve büyük bir şevkle sürecin ölümünü ilan ettiklerini, kısacası hep birlikte akbabalaştıklarını görürüz.
Kuşkusuz dünyadaki benzer örneklerde de görüldüğü gibi, çözüm süreci boyunca tarafların herhangi birinin veya ikisinin birden yapacağı hatalar ya da üçüncü şahısların müdahaleleri nedeniyle nice acı, sıkıntı ve zorluk yaşanacak. Ancak sürecin başarıyla sonuçlanmasını isteyenlerin hemen umutsuzluğa kapılmayıp, meydanı şahinlere ve tabii ki akbabalara bırakmamaları, yanlışlardan ders çıkarmaları halinde süreç yoluna devam edebilir.
Galiba Türkiye’de son dönemde iyice yaygınlaşan, öldüreni değil öldürüleni sorgulama eğilimine fazla güveniyorlar. Fakat şunu unutuyorlar: Lice’de insanlar çözüm sürecine karşı oldukları için değil, tam tersine sahiplendikleri için kalekol inşaatlarına karşı çıkıyorlar. Ama kaybettikleri her can, yaşadıkları her acı onları süreçten soğutuyor.
Siyasi iktidarın (ve onun destekçilerinin) bu süreçte şunu aklından hiç çıkarmaması iyi olur: Kürt sorunun çözümü sadece devletin istemesiyle ve sadece devletin istediği şekilde gerçekleşebilecek bir şey değil.