Türkiye’nin 2018 yılındaki kur krizine karşılık olarak aldığı tedbirler finans piyasalarının o dönem serbest düşüşe girmesini engellediği, ancak yabancı yatırımcıların paralarını Türkiye’ye getirmekten ürkmesine ve ekonominin ise içine kapanmasına yol açtığı bildirildi.

Reuters’in analizi, 2018 yılındaki ekonomik tedbirlerin uzun vadede Türkiye’ye yapılan dış yatırımları büyük ölçüde etkilediğini ortaya çıkardı. Konuyla ilgili aktörler ise Reuters’in bulguları hakkındaki sorulara yanıt vermedi.
Haberde, Hükümet ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın, yabancı yatırımcıların Türk varlıklarından çıkmasına yol açan tedbirlerin ekonominin istikrar kazanması ve geçen iki yılda yüzde 36 değer yitiren TL’ye güvenin artması için gerekli olduğunu belirttiği ifadesine yer verildi.
Ancak haberde, tedbirlerin bir zamanlar gelişmekte olan gözde ülke piyasalarından olan Türkiye’ye yabancı yatırım iştahına olan etkisinin görmezden gelinemez noktada olduğu belirtildi. Dünya Bankası tahminlerine göre geçen yıl yüzde 30 gerileyen doğrudan net yabancı yatırım 2018 yılındaki seviyeleri bile ancak 2021 yılından sonra yakalanabilecek.
Ekonomisini işler durumda tutmak için ihracat yapmak zorunda olan Türkiye için bu durum bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Bazı analistler Türkiye’den para çıkışının sürmesi halinde hükümetin ekonomik toparlanmayı sağlayacak kaynağı bulmakta zorluk çekebileceğini ifade ediyorlar. Hükümet geçen yıl ancak yüzde 0.5 büyüdüğünü tahmin ettiği ekonominin bu yıl yüzde 5 büyümesini istiyor.
International Institute of Finance’te (IIF) gelişmekte olan ekonomileri araştırma biriminin yöneticisi eski Hazine uzmanı Uğraş Ülkü, ‘finans piyasalarının sıkı kontrol ve denetim altında tutulması, ABD yaptırımları ve Türk borçluların yabancı kaynaklara erişememesi gibi riskleri nedeniyle Türkiye’nin yabancı yatırım ve portföy girişlerini kaçırabileceğine’ dikkat çekti.
Yabancı yatırımcılar Türkiye’nin yurtiçi devlet tahvili piyasalarına girmek istemedikleri için bu piyasada Mayıs’tan bu yana süregelen ve son on yılın en büyük kazanımlarını beraberinde getiren hareketlerden faydalanamadı.
HSBC ve Citigroup’un kaçışı
Diğer taraftan bazı yabancılar da strateji değiştirmeye başladı. HSBC, konuya yakın kaynakların verdiği bilgiye göre Türkiye’den çıkmayı değerlendiriyor. Türkiye’deki yabancı sermayeli bankalardan Citigroup ise, yine konuya yakın bir kaynağın verdiği bilgiye göre en az iki döviz ve bono işlemcisini, oluşan belirsizlikten dolayı İstanbul’dan Londra’ya aldı. Citi ve HSBC konu hakkındaki sorulara cevap vermedi.
Ekonomi yönetiminin kur krizine karşı attığı adımlar, Goldman Sachs ve başka şirketler için de mali kayıplara yol açtı. Türk bankalarına TL’nin değer kaybının önüne geçmeleri için Londra’daki TL swap piyasasına yeni likidite vermeyi durdurması talimatı verilmesi sonucu söz konusu kuruluşlar zarar etti. Goldman Sachs, konu hakkındaki sorulara cevap vermedi.
TL’yi savunmak için hızla alınan kararlar ve başlatılan düzenlemeler swap piyasasıyla sınırlı değildi. Bankalardaki mevduat faizlerinin sınırlanmasından Merkez Bankası rezervlerinin kullanılmasına kadar çeşitli şekillerde tezahür etti. Dünya Bankası verilerine göre Türkiye’de işletmelerin çalışma esaslarını belirleyen düzenleme değişikliklerinin sayısı 2007 yılında 551 iken, 2018’de 3 bin 800’e sıçradı. TCMB’nin faiz indirimleri, eş zamanlı olarak kamu harcamalarının artması ve kamu bankalarının verdikleri kredilerini arttırması, ekonominin resesyondan çıkmasını sağladı. Ancak kredi büyümesinin bir anda artması ve bütçe açığının genişlemesi, kredi derecelendirme kuruluşları ve ekonomistlerin değerlendirmelerine göre ekonomi aleyhine risklerin birikmeye başladığını gösteriyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası (TCMB), konu hakkındaki soruları yanıtlamadı.
Bankacıların verdiği bilgi ve TCMB verilerine göre geçen yıl bu dönem yeni kredilerin arttırılması amacıyla bankaların mevduat hesaplarına verdikleri faize tavan getirilmesi, mudilerin birikimlerini kısmen TL’den dövize çevirmelerine yol açtı ve dolarizasyonu arttırdı.
Ayrıca bankacıların verdiği bilgiye ve Reuters hesaplamalarına göre kamu bankaları geçen yıl Mart ayından bu yana TL’ye müdahalede bulunmak için Merkez Bankası rezervlerinin 32 milyar dolarlık bölümünü kullandı.
Alınan tüm bu tedbirlere rağmen TL geçen yıl yüzde 11 değer yitirdi. Kayıpların en sert kısımları swap ve döviz piyasasına müdahalelerin yoğunlaştığı Mart ve Mayıs aylarında gerçekleşti.
Yabancıların elindeki tahvil oranı, bir yıl içinde dramatik olarak geriledi
Türkiye’de yerleşik olmayan yatırımcılar IIF verilerine göre 2017 yılında 7 milyar dolar ile net alım tarafında oldukları Hazine tahvillerinde geçen yıl 3.3 milyar dolar net satış yaptılar.
On yıl vadeli gösterge devlet tahvilinin getirisinin Mayıs ayındaki yüzde 21 seviyesinden yüzde 10’a gerilediği göz önüne alındığında, faiz indirimleri ve enflasyondaki gerilemeden kaynaklanan bu düşüşten sadece yerli yatırımcıların faydalandığı görülüyor.
Reuters tarafından ondan fazla yatırımcı, bankacı ve yetkili ile yapılan görüşmeler, piyasalara yapılan müdahalelerin en yoğunlaştığı anın, 31 Mart yerel seçimlerinin hemen öncesindeki dönem olduğunu da ortaya çıkardı.
İşlemciler ve bankacıların verdiği bilgiye göre Mart ayının sonlarına doğru kamu bankaları yabancıların hem TL’nin değer kaybedeceğine yönelik pozisyon aldığı hem de Türk bankaların TL kaynak sağladığı swap piyasasına kısa vadeli kaynak vermeyi durdurdu. Swap piyasasındaki faizler iki gün içinde yüzde 1,200’e fırladı. Bu müdahale o tarihlerde son derece oynak seyreden TL’deki değer kaybını tersine çevirdi, ancak büyük Avrupalı ve ABD’li bankaları hızla ellerindeki Türk devlet tahvillerini çıkararak açık pozisyonlarını kapatmak zorunda bıraktı. İki kaynağın verdiği bilgiye göre bu durumdan en çok zarar eden bankalardan biri de Goldman Sachs oldu.
Öte yandan Goldman Sachs’ın faaliyetleri hakkında bilgi sahibi başka bir kaynak da, bankanın diğer yabancı bankalarla aynı zorlu koşullarla karşı karşıya kaldığını ancak ‘belirgin’ kayıplar kaydetmediğini belirtti. Reuters, bankaların ikili işlemlerin gizli tutulduğu piyadaki pozisyonlarını bağımsız kaynaklardan teyit edemedi.
Aynı zamanda Türk bankalarının uzun vadeli konut kredileri için kaynak temin ettiği Londra swap piyasasındaki işlem hacimleri İngiltere Merkez Bankası’nın (BOE) yayımladığı verilere göre bu müdahalenin ardından keskin şekilde geriledi. Bazı yabancı yatırımcılar bu piyasaya artık güvenmediklerini ifade ettiler.
Küresel faizlerdeki gerileme sonucu faizlerin nispeten daha yüksek olduğu gelişmekte olan ülke varlıklarını almak için adeta yarışa tutuşan yatırımcılar, Mart ayındaki bu müdahalenin ardından Türk tahvillerini elden çıkardı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre Ocak ortası itibarıyla yabancıların elindeki devlet tahvillerinin oranı 2018 başlarındaki yüzde 17 düzeyinden yüzde 8.3’e geriledi.
Adının açıklanmasını istemeyen Türk varlıklarına yatırım konusunda uzman bir danışman, “Bütün bunları yaparak kapı dışarı ettikleri misafirlerin bir daha kapılarını çalmayacağının farkındalar” dedi.