• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Punk rock grubu Asperger: 'Gürültü'yü engelleyemezsin; gerontokrasiye hayır!

24/10/2021 13:34

SERTAÇ ÇOMAK

@sertaccomak

sertaccomak@diken.com.tr

Covid-19 salgınında normalleşmenin başlamasıyla Türkiye’de müzik sahnesi yavaş yavaş eski ‘ritmini’ yakalamaya çalışırken, sektör çalışanları ve müzisyenler pandemi gerekçesiyle getirilen yasaklar ve ekonomik krizin ortasında ‘var olmaya’ çalışıyor.

Bunlardan biri de Kasım 2015’te kurulan İstanbullu punk rock grubu Asperger. Şu ana kadar bir kısaçalar (Pestankerani 2017) ve iki uzunçalar (Z Kuşağı Sokağa Çıksın 2018, Kediyi Sev Kendini Yak 2020) albüm çıkaran grup, yeni albümlerine hazırlanırken fırsat buldukça konserler vermeye çalışıyor.


Sektördeki tekelleşmeden ve yaşam alanlarının darlığından şikayet eden grup üyeleri Berkan Çalışkan, Yasin Uğur Güder, Zafer Yerlikaya ve Tan Serdar ‘sokakta dolaşırken başına gelen hadiselerden bahseden’ şarkılarını tamamıyla kendi imkanlarıyla yayınlıyor.

Asperger’le Türkiye’de punk rock yapmak üzerine söyleştik…

Punk’a aşina sayılmayan bir ülkede bu tarzda şarkılar yapıyorsunuz.. Punk neyi anlatıyor, ifade ediyor ve bu sizin perspektifinize nasıl yansıyor?

Zafer: İlk başta ‘kötü müzisyenler için yapılacak tek müzik’ gibi gelmişti bana. Çünkü küçükken rock gruplarını izlediğim zaman, tanrı gibi bir muamele gördüklerini fark ettim. Sonra yavaş yavaş keşfettikçe punk rock gruplarının hiç de öyle olmadığını fark ettim. Mesela Green Day’i ilk keşfettiğimde kendi liselerinde çaldıkları videoyu izlemiştim. O kadar etkilenmiştim ki o videodan kendimle özdeşleştirmiştim. Sonra da oradan devam ettim zaten.

Benim için punk, istediğini tam olarak yapabilmek. Öteki türlü sanki biraz kısıtlanmış gibi hissediyorum. Dakikada 25 milyon nota basarak solo atmak zaten beceremediğim bir şey ki bunu becersem bile yapmak istemem. Biraz içine kapalı bir yapım olduğundan dolayı punk biraz daha yakın geldi bana. Diğer müzik türleri bana bir şey anlatmamaya başladı bir süre sonra. ‘Sokakta dolaşırken başına gelen hadiselerden bahsetmeyen müzikler’ gibi geldi şarkı sözleri bazında. İnsan biraz daha kafayı yemesine vesile olacak müzikler dinlemek istiyor.

Berkan: Yapmak istediğim şeyi kimseye bağlı kalmadan, birine hesap sormadan yapabildiğim için punk’ı seviyorum. Benim için böyle bağımsızlık anlayışı gibi bir anlamı var. Çok fazla üzerine düşündüğüm bir şey değil. İçine çekildim bir yandan. Baktım hoşuma da gidiyor yani.

Yasin: Öyle bir soru ki ne tür cevap versen olmayacak. Her türlü birine batacak yaptığın tanım.

’50 yaş üstüne hürmet biraz azalmalı’

Şarkılarınızda neyi anlatıyorsunuz?

Berkan: Zafer’in “Günlük hayatta yaptığımız şeylerden çok şarkı duymuyorum” lafına ithafen şunu söyleyebilirim: Karmaşık olmadan, günlük hayatta yaşadığın, kendine yakın hissedebileceğin herhangi bir konu hakkında yazabiliyoruz. Dinleyenlerin kendine yakın hissetmesini isterim açıkçası ve eğlenmesini kafa dağıtmasını isterim.

Zafer: Çok fazla bütçe ve para dönmediği için beş yıl boyunca yaptığımız işin maddi karşılığını hiçbir şekilde alamadık. O yüzden şarkılar genel olarak biraz daha kendimizle ilgili, hayatla ilgili oluyor. Bazen hayattaki nüanslarla ilgili oluyor bazen de çok düz bir şey yazasımız geliyor.

Mesela tarih profesörü İlber Ortaylı olmak isteyen adamla ilgili ironik bir şarkı yazıyoruz. Sonra insanlar gerçekten İlber Ortalı olmak istediğimizi zannediyor. Ama asla hayır, gerontokrasiye hayır. Bu toplum gençleşmeli ve 50 yaş üstü insanlara duyulan hürmet biraz azaltılmalı çünkü toplumu dibe çeken başlıca unsurlar haline gelmeye başladılar.

Albümleri üretim süreciniz nasıl? Bestenin aklınızdan çıkmasıyla yayınlanmasına giden süreci anlatabilir misiniz?

Zafer: Mesela bir albüm yayınlıyoruz onun hemen arkasında yeni şarkılar yazmış oluyoruz. Sonra onun yayınlanması 1,5 seneyi falan buluyor. Yani bir albüm çıkışı sonrası elimizde yayınlanmamış birçok parça kalmış oluyor. Şarkıların bir sonraki albümde olup olmayacağını demolardan sonra karar veriyoruz. Evde çok ‘ilkel’ yöntemlerle kaydettiğimiz demolardan sonra Whatsapp’tan tartışıyoruz.

Şarkıları tamamen evde mi kaydediyorsunuz?

Zafer: Bazı kısımları evde bazı kısımları stüdyoda kaydediyoruz. Mesela önümüzdeki albümün tamamını evde kaydetmeye karar verdik. Şu ana kadar davullar hariç her şeyi evde yaptık neredeyse.

Albüm isimleriniz çok güzel… Ne anlatmak istediniz?

Zafer: ‘Kediyi sev kendini yak’ geçen sene kaybettiğimiz arkadaşımız Orçun’un bulduğu bir söz. Onun böyle atasözü gibi sözleri vardı birkaç tane. Albüm Orçun’u kaybettiğimiz zamana çok yakın bir zamanda çıktığı için ona ithaf etmek istedik. Onun atasözüvari sözlerini topladık içinden ‘Kediyi sev kendini yak’ı seçtik.

Berkan: Bizi dinleyenler genelde ‘Z kuşağı’ olduğu için ‘Z Kuşağı Sokağa Çıksın’da ona hitap etmek istedik biraz.

Zafer: Bence sokağa çıktılar ya işte. Güzel oldu.

‘Bizden sonra gelen kuşakları sevmek istiyorum’

‘Z kuşağı’nın diğer kuşaklardan ne tür farklılıklar taşıdığını düşünüyorsunuz?

Zafer: Mesela en basitinden eskiden ana akım televizyon dizilerinde eşcinsellikle dalga geçmek toplumu güldüren bir şeydi. O yavaş yavaş yıkılmaya başladı. Şimdi biri öyle bir şey yapsa direkt sosyal medyada linçe uğrar. Bu ve bunun gibi şeyler biraz ‘Z kuşağı’yla birlikte oldu. Bir önceki kuşağı bu konuda eğittiler. En duyarlı nesil.

Her kuşak bir diğeri tarafından sevilmiyor ya. Biz sanırım matematiksel olarak tam olarak ‘Z kuşağı’nda değiliz ama olsun ben bu binlerce yıllık geleneği bozmak istiyorum. Bizden sonra gelen kuşakları sevmek istiyorum.

‘Amatör ruh’u kaybetmemek

Geriye dönüp üç albümünüze bakınca grup ve bireysel olarak nasıl bir değişim yaşadığınızı düşünüyorsunuz?

Yasin: ‘Z Kuşağı Sokağa Çıksın’ albümünden sonra ‘Kediyi Sev Kendini Yak’ çok daha duygusal, melodik ve emo oldu.

Zafer: Pestenkerani bana, bir şeyler öğrenme çabasındaki insanları hatırlatıyor. ‘Z kuşağı’ ise biraz ‘lay lay lom’ gibi geliyor. ‘Kediyi sev’ de bayağı üzgün gibi geliyor. Sıradaki albüm nasıl olacak hiç bilmiyorum. Hepsinin harmanı bir şey de olabilir.

Berkan: Pestenkerani’de öğreniyorduk gerçekten. Hepimizin ilk kaydıydı.

Zafer: Bir yandan da hep öyle kalmak istiyorum. Bir şeyleri öğreniyor gibi bir his var ya.. ‘Amatör ruh’ mu deniyor ona? Bu lafı da çok sevmiyorum ama.. O tamamen kaybolup gitsin istemiyorum.

Berkan: Ben üç ay öncesinde olduğum insandan bile farklıyım. Hem dünya çok çabuk değişiyor hem de yaşımız itibariyle istikrarsız.

Zafer: Şarkı yazım şeklimiz de değişti işin açıkçası. “Haa biraz da şu konuyla ilgili yazayım” gibiydi ve bence çok kötü bir yöntem bu. Sonra akışına bıraktım. Çok dikkatsiz değil ama dikkatli de değil… Arasını bulmaya çalışıyorum şarkı yazarken. İpin ucunu kaçırmamaya çalışıyorum.

‘Anlatılan şeyler değişmedi çünkü rejim aynı’

Türkiye’de punk çok uzun geçmişi olan bir müzik değil. Bunun yanında sadık kitleye sahip alt kültürlerden bir tanesi. Örnek aldığınız, sevdiğiniz grupların zamanındaki ‘scene’le, alt kültürle şu an arasında nasıl bir fark var? 

Zafer: Bence pek bir değişiklik yok. Anlatılan şeyler de değişmedi çünkü rejim hala aynı. Hala aynı insanlar yönettiği için ülkeyi bahsettiğimiz şeyler çok değişmedi. Fark olarak sadece teknoloji farkı var. İnsanlar forumlardan falan konuşuyormuş. Lokasyon olarak da farklı. Eskiden bütün konserler Taksim’de olurmuş şimdi Kadıköy’de oluyor genelde.

Berkan: Kadıköy’e kaydı ama genel olarak bakıldığında mekanlar bayağı azaldı. Bunun ekonomik bir yönü de var tabi.. Biz de çalacak yer bulma konusunda çok zorlanıyoruz o yüzden.

‘Tanıdığın yoksa sesini duyurman çok zor’

Türkiye’de her sanatçının müziğini dinleyiciye ulaştırmada eşit şartlara sahip olduğunu düşünüyor musunuz?

Berkan: Kesinlikle hayır. Çevren yoksa çok zor. Spotify listelerine girmek için bir plak şirketiyle ‘kanki’ olman lazım. Bir tanıdığın olması lazım. Onun dışında Spotify listesine girmek neredeyse imkansız. Kaç tane iyi sanatçı var hangi birisi giriyor? Biz beş senedir çalıyoruz. Bir şekilde sesimizi çıkardık ama o taraflarda bizi duyan yok.

Zafer: Spotify Türkiye’nin sadece bir editörü olduğunu duymuştum. Kovulduğuna dair iddialar da vardı ama eğer doğruysa bu kadroyu biraz daha genişletmeleri gerek. Bir kişi çok az.

Berkan: Bunun yanında konser verdiğimizde de punk yaptığımız için önyargılı bakılıyor. Gürültülü müzik sonuçta, ‘easy-listening’ değil. Bu şekilde müzik yapan gruplar mekan bulmakta zorlanıyor. Sadece taleple de açıklanamaz bu. Biraz önyargıyla alakalı.

Zafer: Bence artık böyle müzikler dinlenmiyor Türkiye’de. En azından son 10 yıldır böyle.

Kapanma sonrası gelen müzik yasağı sizi nasıl etkiledi? Yaşam alanlarınıza ne boyutta müdahalelerle karşılaştınız?

Zafer: Öncelikle her yer açıldıktan sonra Karga Bar gibi etkinlik yapabildiğimiz çoğu yer kapalı kaldı. Sonra içikili mekanlar açıldıktan sonra konserler başladı. Pandemi öncesine göre bütün konserler dolu geçiyordu çünkü insanlar da canlı etkinlikleri özlemişti. Ama şimdi mesela Karga’da gene konserler iptal oldu ‘ses yalıtımı’ gerekçesiyle.

Pandemi sonrası getirilen müzik yasağının saatine Karga zaten uyuyordu. Konserler çok nadir olarak gece 12’yi geçiyordu. En fazla yarım saat uzuyordu ama gene de birileri rahatsız oldu. Sokaktaki diğer mekanların bunda etkisinin olduğunu düşünüyorum. Karga’ya özellikle konser günleri çok yoğun bir ilgi oluyor.

Bunun yanında genel olarak son zamanlarda insanların sokakta değil de mekanda içmesi sağlanmak isteniyor. Kadıköy’de sıkılaşan denetimleri buna bağlıyorum. Biliyorsunuz bizim toplumumuzda sorunlar yasakla ‘çözülür.’ Kimse “Bu neden böyle” diye düşünmez.

Kentleşmeyle birlikte her şey iç içe tabi…

Zafer: Kimse “Buradaki çarpık kentleşmenin sorumlusu kim? Neden” diye düşünmüyor; şunu sorgulamıyor: “Burada niye böyle bir sokak var? Benim evim ve bu sokak neden yan yana?” Düzgün bir şehir planlamasında yaşam alanı olan yerler ve gürültülü sokaklar birbirine yakın olmalı mı olmamalı mı? Büyük şeyler sorgulanmıyor hep küçük şeylere odaklanılıyor.

“Yasaklayalım. Müzik olmasın” Böyle bir anlayış olamaz. Müziğin gürültüsünü sesini kısarak engelleyemezsin. Diyelim ki Covid-19 tamamıyla bitti, yine aynı problemler başlayacak. Yine ‘corona’ öncesi döneme döneceğiz. İnsanların stresini atacağı, kendini özgür hissedeceği bir sokak olmak zorunda bu ülkede.

Bizi ne gibi yeni projeler bekliyor? 

Berkan: Yakın zamanda albüm çıkacak. Konserler devam ediyor. 7 Kasım’da İzmir konseri var. Tüm İzmir halkını konsere bekliyoruz… Aralık ya da ocak gibi de yeni albümün lansman konserini yapmak istiyoruz.

Yasin: Son birkaç aydır bir garage punk projesi yapıyorum. Dört şarkım var eleman da buldum yakında şarkı kaydetmeye başlarız herhalde.

Kategori:Diken özel, Keyif

SON HABERLER

Zelenski ateşkese hazır: Görüşmeler için Vatikan ve Türkiye'yi değerlendiriyoruz

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, ABD Başkanı Donald Trump’a müzakerelere hazır olduklarını söyledi.

'Altın kalpli' katil balinalar, pilot balina yavrularını evlat ediniyor

Bilim insanları katil balina sürülerinin pilot balina yavrularını evlat edindiğini keşfetti.

Trump: Vatikan, Rusya-Ukrayna müzakerelerine ev sahipliği yapabilir

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesinin çok iyi geçtiğini ve Rusya-Ukrayna müzakerelerinin hemen başlayacağını açıkladı.

Eski Deva Partili vekil Seda Kâya Ösen CHP'ye katıldı

DEVA Partisi’nden istifa eden İzmir milletvekili Seda Kâya Ösen CHP’ye katıldı.

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Tarihin bazı anları vardır; sadece bir milletin yönünü değil, ruhunu da değiştirir.
19 Mayıs 1919, işte tam da böyle bir andır.

Çocuk Kitaplığı / Çocuklar İçin Finans: Kazan, Harca, Biriktir, Paylaş
Picasso'nun Las Vegas'taki otelde sergilenen 11 eseri 110 milyon dolara satıldı

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 758 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Elinden çıkanı kulağın duysun

Mustafa Dağıstanlı

Ali Özgentürk için: Böyle mi olmalıydı!

Ayhan Tinin

Çocuk, sınırsızlıkta değil, sınırda büyür

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazalım da ne yazalım nasıl yazalım!

Murat Sevinç

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Şükrü Hatun: Sokaklarda şişmanlık taramasının iyi bir fikir olmadığını düşünüyorum

Aziz Çelik: Genç istihdamı ve genç işsizliğine ilişkin tablo giderek vahim bir hâl almaya başlıyor

İpek Özbey: Ülkenin geleceğinin emanet edildiği gençler hangi sorunlarla mücadele ediyor?

Müjdat Gezen: Sakın bu şarkıyı yasaklamasınlar?

Orhan Bursalı: Yaşasın 19 Mayıs, yaşasın gençlik

İbrahim Kahveci: Görüntüde büyüyoruz ama gerçekte fakirleşiyor

Abdulkadir Selvi: 'Bir oy CHP'ye, bir oy HDP'ye' derken PKK'nın Lozan'la ilgili değerlendirmelerinden haberiniz yok muydu?

Murat Muratoğlu: Türkiye'de enflasyonun asıl dümeni siyaset rüzgarıyla döner

Deniz Zeyrek: 500 milyon liralık bu kamu zararının hesabı sorulmayacak mı?

Saygı Öztürk: 'PKK'nın silah bırakması' tartışmaları

Erdal Sağlam: 19 Mart krizinin ekonomide yarattığı tahribatın etkisi devam ediyor

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×