OĞUZ BAYHUN
Türkiye’de bilim ve teknoloji deyince akla gelen birkaç isimden biri Prof. Dr. Cem Say. Yapay zekayla ilgili en derin çalışmaları yapan isimlerden biri.
Bilgisayar biliminden, kuantum hesaplamalarına, olasılıksal bilgi işlemden ve karmaşıklık teorisine kadar bilgisayarla ilgili farklı alanlara eğilen akademisyenin yeni kitabı ’50 Soruda Yapay Zeka’ hem yapay zekanın ne olduğunu hem de hayatımızı nasıl etkileyeceğini tartışıyor.
Prof. Say’la yapay zeka üzerine kafa yorduk.
Sokrates ölümünden binlerce yıl sonra affedildi. Turing de cezalandırıldı. Turing cezalandırılmayıp daha da önü açılsaydı. Şu anki teknolojik ilerleme durumumuzu nasıl etkilerdi, bize ne kadar zaman kazandırırdı?
Çok güzel bir soru. İşin kötüsü bunu bilemiyor olmamız. Böyle deha gerektiren işleri “Turing olmasaydı zaten Ahmet, Mehmet bu işi üç beş sene sonra bulur muydu?” enterasan bir soru ama ben öyle olacağını düşünmeyenlerdenim. Mesela elektronik para çok uzun zamandır düşünülen bir şey ama Bitcoin’in arkasında yatan blok zinciri algoritmasını hala ismini bilmediğimiz Satoshi Nakamoto geliştirmeseydi başka biri geliştirebilir miydi bilemiyorum.

Fotoğraf: futurenotes.org
Uzay çağını bize bu kadar yaklaştıran Elon Musk olabilir mi diye merak ediyorum.
Çok sanmıyorum. Elon Musk’ın ticaretleştirme, hızlandırma açısından rol oynadığını kabul ediyorum. Musk’ın çağ açan biri olup olmadığını biraz daha beklemeliyiz.
Bilgisayarlar en temelinde 1 ve 0’lardan oluşan programları uyguluyorlar. Yapay zeka da bu şekilde. 1 ve 0’ı ‘doğru’ ve‘yanlış’ olarak tanımlayabiliriz. Bazen biz insanlar 0 ve 1 arasında kalıyoruz. Virgüllü değerlerde takılı kalabiliyoruz. Bunu yapay zekayla kurulan bir otonom robot da yaşayabilecek mi ?
Yaşayabilir çünkü 0 ve 1 arasında olan şey o altyapının üzerine kurulan daha yukarıdaki bir katmanda temsil edilebilinir.
Hukuksal bir soru sormak istiyorum. Epey tartışılan bir konuyu kitapta iki bölümde açıklıyorsunuz. ‘Yapay zeka sanat yapabilir mi?’ ondan önce de ‘Yapay zeka buluş yapabilir mi?’ Deniz Yılmaz örneğini de veriyorsunuz. Deniz Yılmaz da kitap fuarında imza atar hale geliyor en sonunda.
Sanat bakanın gözündedir. O yüzden insanların ona verdiği değere bağlı, yani sanatın enteresanlığı bu. O yüzden bilim adamları ne derse boş o konuda.
Peki bu eseri kim sahiplenmeli ? En son 400 bin dolara bir tablo satıldı.
O çok enteresan bir şey çünkü o parayı alan ne algoritmayı yayınlayan adam ne de program. Parayı alan uyanık bunu satışa çıkaran kişi.

Fotoğraf: Reuters
Peki o resmin imzası kime ait olmalı?
Güzel bir soru “Ben yaptım onu!” diye itiraz edecek yapay zeka olmadığı için buna o programı yaptıran adam karar verecek o kadar para yapay zeka yaptığı için satıldığından imzasını da yapay zekaya ait yapmış.
Onun oluşmasını sağlayan programcının hak iddia etme hakkı yok mu peki böyle durumda?
Ona bakılırsa benim öğrencilerimin bulduğu her şeyi ben buldum diyebilirim sonuçta onlara o bilgileri ben verdim ve ben öğrettim.
Yapay zeka söz konusu olunca geleceğe dair korktuğum pek çok şey var fakat kitabın genelinde siz bu konulara çok optimist yaklaşmışsınız. Bu yaklaşımınızın sebebi nedir?
Kitapta kullanmadım ama ben bu konularda “Korkunun ecele faydası yok” diyorum. Bir kere bunları oluyor oldu olacak şeklinde gelmekte olduğunu anlamalıyız. Benim amacım da hem bundan etkilenecek anneler, taksi şoförleri hem de her türlü vatandaş bu kitabı okumasını ve bilgilenmesini sağlamak. Siyasetçilerin de bunu algılayıp bir şeyler yapması gerekiyor. “Merak etmeyin” ya da “Eyvah” demekten ziyade bu böyle oluyor. Kötüye de gidebilir ama benim gibi optimist yapay zekâcılar olumlu düşünüyor.
Facebook, Twitter gibi platformlar ücretsiz. Trump’ın Cambridge Analytica krizi ortada. İnsanlar bu platformları kullanmaya devam ederse bizi bizden daha iyi tanıyan, bizi nasıl etkileyeceğini bilen bu platformlardan biz nasıl korunabiliriz? İlerde insanlar bu mecralardan korkarak ayrılacak mı?
Yol yakınken Facebook’u gerçekten bırakabiliriz. Zaten anneler, amcalar, teyzelerin yeri oldu. Facebook benim hayatıma çok fazla bir katkı göstermiyor. Bir kez daha şu noktaya geliyoruz. Birçok insan daha Facebook’un gelir modelinden bile haberdar değil. O yüzden herkesin benim kitabımı alıp en azından fikir sahibi olması lazım. Teknolojiyle ilgili en büyük problemimiz “Bilmiyoruz arkadaş” demek. Bilmeyince de aldanıyoruz. Facebook neden bana sınırsız bir paylaşım yapma hakkı, istediğim dosyaları yükleme hakkı veriyor? Kimse düşünmeden paylaşıyor.
‘Yapay zeka hepimizi yok edecek mi?’ bölümünde Good’un şu cümlesini alıntılıyorsunuz: “Kendisini nasıl kontrol altında tutabileceğimizi söyleyecek kadar uysal olması kaydıyla ilk ultra zeki makina son icat olacak.” Bunu biraz daha açabilir misiniz ? Sizce bu uysallığa sahip olabilecek mi ?
Evet çünkü bundan sonra gereken her icadı o yapacak. Şu an böyle bir endişemiz yok onların fişini çektiğimiz anda zerre kadar üzülmüyorlar. Biz de makineyiz o da makine ama bizim gelişme sürecimiz o kadar farklı ki biz tamamen hayatta kalmaya çalışan, kapatılmamaya çalışan, kendisine “Ben” diyen, çıkarına sahip çıkmaya çalışan bilmem kaç tane atanın torunu olduğumuz için bu bize işlemiş. Onların gelişme süreci çok farklı çünkü onlara bilinç geliştirecek bir şey yapmıyoruz.
Kendimizi yanlış bir şeklide bilgisayarla paralel götürüyoruz. Ben onun yerinde olsaydım kapatılmaya izin vermezdim diyerek kendi işletim sistemimizi yansıtıyoruz. Bunlar bilgisayarların yapısında hiç yok. Ama biz çok uğraşıp bu bilinci onlara yükletirsek o zaman ‘Terminatör’ gibi problemlerle karşılaşabiliriz.
Yine çok tartışılan bir konu hem de konuyu biraz değiştirmiş olalım. Robot seks köleleri geliyor bildiğiniz gibi bu robotların hakları olacak mı? Tecavüz gibi bir konu söz konusu olabilecek mi ?
Burada bence insana benzeme olayı çok önemli. Yerleri süpüren robotlar var. Onlara saldırılsa kimsenin kılı kıpırdamaz ama insana benzeyen hele de çocuk robotlar olursa sokakta nasıl davranılacağına dair ahlaki normlar gelebilir. Aynı hayvan hakları gibi “Sen onlara nasıl zarar verirsin onlar da bizim gibi canlı” diyorlar ya. Yavaş yavaş insana benzeyen robotlara ‘eziyet edilmesi’ insana benzemesi yüzünden böyle normlar gerekebilir.