MESUDE DEMİR
Çocuğu sınava hazırlanan ebeveynlere uyarı: Doktor tavsiyesi olmadan performans artırıcı ilaç kullanımı ileri yaşta ‘hapçı’lığa yol açabilir.
İlköğretim ve lise son sınıf öğrencilerinin önünde iki önemli sınav var. 2 Haziran’da lise yerleştirme sınavı (LYS), 8-9 Haziran’da da yükseköğretim kurumu yerleştirme sınavı (YKS) yapılacak.
NP İstanbul Beyin Hastanesi’nde yapılan toplantıda uzmanlar, hem hazırlık süreci hem de sınavda başarılı olmak için anne-baba ve çocuklara önerilerde bulundu.
Kontrol edilebilen stres başarıyı artırabilir

NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kontrol edilebilir stresin faydalı olduğunu söyledi: “Çünkü dikkati, beyindeki dopamin seviyesini, öğrenme hızını artırıyor. Ancak kontrol edilemeyen stres, kaygıyı artırdığı için dikkati çok dağıtıyor. Öğrenme hızını yavaşlatıyor. Aileler, aslında iç motivasyonu ve sorumluluk duygusu olan çocuklara ‘sen aslansın, kaplansın’ deyip ona daha çok moral vermeye çalışıyorlar. Her gün sabah kahvaltısını bir hayat dersi, akademik başarı konferansı haline getiriyorlar. Bu sınav öncesi çocuğun kaygısı son derece artırıyor. Sorumluluk duygusu olan çocuk, ‘Bu kez yapamayacağım, başaramayacağım’ korkusuna kapılıyor. Kaygısı daha da artıyor. Yüksek motivasyon daha çok hata yaptırır.”
Başarı sağlığın önüne geçmemeli
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ilaçları sırf beynin fonksiyonlarını artırmak için de kullanılıyor. Dikkati artırıyor, aşırı hareketliliği ve dürtüselliği azaltıyor. Bu özelliklerinden ötürü aslında ihtiyaç duymayanlar tarafından ‘kötüye’ kullanılıyor. Ders çalışmada, sınavlarda, çalışma yaşamında performansı artırmak için alınıyor. Bir anlamda ilaçlarla ‘doping’ yapılıyor.
Prof. Dr. Tarhan ailelere, çocuklarına performans artırıcı ilaç ya da takviye vermemeleri için uyardı:“Hekimler bile kendi çocuklarına veriyor. Bu çocuk ileride madde kullanmadan derse odaklanamayan, çalışamayan bir çocuk oluyor. Çocuğun beynini zehirliyorlar. Başarı sağlığın önüne geçmemeli. Anne babalar çocuğun hapçı olmasını istiyorlarsa rastgele ilaç versinler. O çocuklar üniversiteye girdikten sonra hap almadan ders çalışamıyor. Amerika’dan bize getirilen böyle çocuklar var. İlaçlar sonra tesir etmiyor. Başarılı olmak için metamfetamin gibi şeyler alıyorlar. Şizofreni hastası olup geliyorlar. En güzel performans artırıcı ilaç çay, kahve…“
Niyetle beyni programlayın
Beyin temelli öğrenenlerin (beynin fonksiyonları ve yapısının öğrenmeyi etkilediğini savunan bu yüzden bireyin öğrenme süreçlerini verimli hale getirmek için beyin gelişimine önem veren bir öğrenme modeli) stresi daha iyi yönettiği biliniyor. Bu yöntemle ‘niyetli davranış’ın çok önemli olduğunun anlaşıldığını belirten Tarhan, şöyle devam etti: “Kişi bir konuda niyetlenmişse beyin kendi kendini programlıyor. Eğer bir konuda niyetlenme varsa zihin 60-50 dakika odaklanıyor ve bir amaç belirliyor kendine. Amaç belirlediği zaman istek uyanıyor. İstek uyanınca ihtiyaç oluşuyor. İhtiyaç oluşunca da kendini harekete geçiriyor. Amacı olmayanların motivasyonları da yok.”
Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teorisi’ne göre uzun yıllar piramidin en tepesinde yani son basamağında ‘kendini gerçekleştirme’ var. Ancak Tarhan’ın verdiği bilgiye göre Maslow yaşamının son yıllarında en üste bir basamak daha ekledi: Kendini aşmak. Tarhan beyindeki dopamini (beyin nöronları üretiyor. Beynin ödül sisteminde rol oynuyor, hafıza, hareket, motivasyon, ruh hali, dikkat gibi hareketleri kontrol ediyor) en çok artıran şeyin kendine odaklanması değil, bunu aşmaya çalışması olduğunu söyledi.
Kaptan değil, kılavuz kaptan olun
Ebeveynlere LYS veya YKS’nin kendi yarışları olmadığını hatırlatan Tarhan, şunları söyledi: “En sık yaptıkları hata, çocuklarını başkalarıyla kıyaslamak. Kıyasladığı zaman çocukların, gençlerin kaygısı daha çok artıyor. Özellikle yaşıtlarıyla kıyaslanmak, paçasından çekiyor. Yaşıtlarından, kardeşlerden rol model olmaz. Mesela tarihsel kişiler rol model olarak gösterilebilir. Rol modelin de artısını eksisini birlikte anlatmak lazım. Anne babanın rolü onun çocuklarının hayatının kaptanı olmak değil, kılavuz kaptanı olmak. Birlikte yürümek. Buyurgan değil, yatay ilişki kurabilen anne babaların çocukları daha başarılı.”
Sınav kaygısı ve stresi yönetilebilir

Psikiyatri uzmanı Dr. Semra Baripoğlu, çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanı Dr. Melek Gözde Luş, klinik psikolog S. Aybeniz Yıldırım, çocuk ergen uzmanı klinik psikolog Elvin Akı Konuk özetle şu öneri ve uyarıları yaptı:
*Ebeveynler çocuklarına, “Ülke koşulları böyle, bu sınava girmek zorunda olmanı istemezdik ama koşullar bu, bizim önceliğimiz senin ruh sağlığın” diyebilmeli.
*Son zamanlarda ergenlik döneminde psikiyatrik rahatsızlıklarda artış gözleniyor. Ergenlik, bireyin kimlik ve kişilik gelişiminin yoğun bir şekilde yaşandığı, fiziksel ve duygusal değişimlerin hızla gerçekleştiği bir dönem. Bu süreçte ergenler, pek çok psikolojik sorunla karşılaşabilirler ve bu da psikiyatrik rahatsızlıkların artmasına neden olabilir.
*Sınav kaygısı ve stresi yönetilebilir. İhtiyaç duyulur ve hekim uygun görürse medikal tedavilerin uygulanabilir. Ailelerin kulaktan dolma bilgilerle çocuklarına ilaç kullandırmamaları yanlış.
*Sınav stresi, ergenlerde kaygı bozukluklarının, depresyonun, panik atakların ve hatta okul fobisinin ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Bulantı, kusma gibi fiziksel belirtiler yaşanıyor.
* Çocukları dürtüklemek yerine desteklemek gerekiyor.
* Ergenlik dönemindeki gençler, kimlik krizleri, kimlik arayışı, roller arası çatışmalar gibi birçok zorluğa maruz kalabilir. Bu nedenle, ebeveynlerin ergenlerin duygusal dünyasını anlamaları ve onlara empatiyle yaklaşmaları önemli.
*Ergenlerin kendi duygularını ifade etmelerine, sorunlarını açıkça konuşmalarına ve destek aramalarına olanak tanınmalı. Ebeveynler, ergenlerin özgüvenlerini artırmak ve duygusal güvenliklerini sağlamak için onları dinlemeli ve anlayışla karşılamalı.