
H. AYHAN TİNİN
Sanat da var / Tiyatro
insanatinart@gmail.com
Son yaz günü sayılır artık.
Ağustosta nefes verdik kaleme, teneffüs verdik yazılara…
‘Gecedeste‘yi okuduk. ‘Dündeste‘yi okuduk. Nefes aldık. Kalem biledik.
Feran’ağbi, “Yazmayı bırakma, hep yaz” derdi. Ona da ustası söylemiş.
Hep kış be Feran’ağbi!
Üçüncü zilden sonra sen yoksan sahnede, hep kış…
Ne hain yaz’mış meğer…
Nefesimiz kül oldu.
Ne orman kaldı tutuşmadık ne ciğerimizin is tutmayan köşesi kaldı.
Çarşamba’da başlayan çocukluğundan, Montreal’e uzanan; tiyatro sevdan, merakın, kendi dilini ve kelimelerini benzersiz şekilde bulman, hep ama hep yazman; ustan Haldun Taner’e verdiğin sözü bozmadan… Galatasaray Lisesi’nden bin bir anıyla gölgeni büyüttüğün Beyoğlu…
Sonbahar geliyor diyorduk.
Perdeler açılacak diyorduk.
Can havliyle Ses 1885’e koşup sahnede ne varsa, onu seyredecektik.
Belki üç kez bilet alıp, üç kez ertelenen ‘Şahları da Vurular‘ı yeniden oynayacaktın.
Yangınlar içinden geçen ömründe her defasında, sahneni; hevesi diri/kalası yıkılmadan ayakta tutmak için; bu coğrafyanın dört yanında turneler yaparak, emek vererek tiyatroya, yazmaya adanmış bir ömrün nasıl olacağını miras bıraktın genç sanatçılara…
Küçük bir çocukken Sıraselviler’de ‘Haneler‘i izlediğimde, arkadaki kalemlerden birinin de sen olduğunu bilmiyordum. Lisenin son zamanları, üniversitenin ilk günleri ‘Ferhangi Şeyler‘ tutkunu oldum. Sonra canımın canına devrettim seni… Altı yaşında senden aldığı özel izinle çıt çıkarmadan seni izledi sahnede… 18’inde ‘Şahları da Vurular‘ın ilk baskısını sahaflardan bulup sana imzalatmıştı. O imza bir gümüş hazinedir şimdi belleğinde, masasının en güzel yerinde…
İşte böyle Feran’ağbi…
Usta yazar olsam senin oyunlarını, yönetmenlik-yazarlık tekniğini, Türk tiyatrosuna getirdiğin farklı soluğu yazardım.
Acemi yazarım ağbi… Olsa olsa içime dökülen yaşların buzdağı bu kelimeler…
Sahnede dürüst olmayı,
Hayatta duruşu olmayı,
Senden öğrendik.
Mesele doğruyu söylemekse, hayata gelişine vurmayı,
Sanatçının boşa harcayacak bir dakikası olmadığını,
Hep çalışması ve dosyalar biriktirmesi gerektiğini,
Boş adama, boş muhabbete, başkasını çekiştirmeye, başkasının ekmeğinden yemeye tahammül etmediğini sen söylemedin, yaptın. Yaptın da anladık!
Tiyatrocular umutlu olmak için beklemez. Sahneye çıkarlar ve gereken neyse yaparlar.
Bütün sanatçılar gibi…
Can havliyle sanata sarılacağımız bir sonbahar beklerken Beyoğlu’nun kavuklusu pişekarın yokluğuna dayanamadı.
Nasıl bir mevsim yaşadık bu yaz!
Rasim Öztekin, Erol Keskin, Altan Karındaş… Saymaya zihin yetmiyor, yazsam kalem sulusepken…
Buluşursanız ne cümbüş artık…
Bu dünyadan bir Ferhan Şensoy geçti.
Günün, dünün, gecenin desteleri…
Pera’daki hayalet, hoşça kal Feran’ağbi…