
MURAT SEVİNÇ
Aylar önce yazmıştım, yinelemekte zarar yok, Özgür Özel kongrede Kemal Kılıçdaroğlu karşısında kazanarak ülkeye büyük bir iyilik yaptı, sevaba girdi. Aksi durumda, ‘mayıs travması’ ardından muhalif seçmenin uzun süre toparlanması ve yerel seçimi kazanması mümkün olmayacaktı.
Kongre aşamasında ve kazanmasının ardından partisinde değişimden söz etmeye başladı Özel. CHP zor bir parti, hizip kazanı… Tarihi boyunca zaman zaman değişim yaşadı, bazen yaşar gibi yaptı, ancak en nihayetinde ‘kurulu düzen partisi’ vasfını hiçbir zaman kaybetmedi. Hal böyleyken, değişim, ancak CHP duvarları içinde mümkün olabilir. Yine de hiç yoktan iyidir.
Yerel seçim başarısı belki biraz sürpriz görünse de birkaç il-ilçe dışında çok beklenmedik bir durum değildi; AKP’nin oylarındaki düşüş eğilimi mayıs seçiminde görülebiliyordu.
İktidar bloku yerel seçim sonuçları karşısında bir şok yaşadı ve toparlanmanın, vakit kazanmanın yollarından biri olarak, yıllardır aşağılamayı marifet bildiği muhalefetle diyalog kurmayı seçti. Mecbur kaldı. Bunda, Özel’in belirlediği yeni siyaset üslubunun payı oldu kuşkusuz, kapıyı Özel açtı. Böylece yıllar sonra ilk kez, AKP’liler biz ölümlülerin katına inmeyi ‘denemeye’ karar verdi. İnemiyorlar ama, böyle bir ihtimal yok, muhalifleriyle eşit ilişki kuramıyorlar ve kuramayacaklar, fıtrat meselesi bu!
Özgür Özel, yeni CHP yönetimi bir şey deniyor. Muhtemelen ‘Millet kavga istemiyor,’ ‘Seçmen uzlaşmacı siyasetçi görmeyi arzuluyor’ gibi ‘iletişim’ önerileri ya da varsayımları doğrultusunda hareket ediyor. Bunlar doğru olabilir, yurttaşın gerilimden yılmış olması muhtemeldir; ancak bu ‘üslup’un zıddını benimsemiş insanların 22 yıldır tek başına iktidar olduğunu akılda tutup ‘halkımız’la başlayan her varsayımın isabetini kuşkuyla karşılamakta yarar var. Zira, tek bir ‘halkımız’ yok Türkiye’de. Gar önünde bombalarla katledilenler de katledilenleri bir stadyumda yuhalayanlar da ‘halkımız.’
Ne olursa olsun, sükûnet tavsiye etmenin iyi bir şey olduğu kanısındayım. Her şeyden önce, sükûnet sevmeyenleri paralize ediyor. Bizlerin gördüğü her şeyi, hatta çok daha fazlasını siyasetçiler de gördüğüne göre Özgür Özel ve yeni parti yönetimi risklerin farkındadır. Adı ister yumuşama, ister normalleşme olsun, büyük olasılıkla sonu gelmeyecek bu siyasetin denenmesi anlaşılabilir. Özgür Özel, sonunda çok başarılı olabilir ya da çuvallayabilir, ikisi de ihtimal dahilinde.
İhtimaller bizlerin yaşamını kökten değiştiriyor, mesele bu.
Profesyonel siyasetçilerin anlamakta zorlandığı bir durum var. Onlar bizimle aynı evrende yaşamıyor. Önlerine her gün gelen ‘rakamlar’ bizlerin günlük kaygısı. Yıllar boyu toplu taşıma kullanmamış insanlardan söz ediyoruz, kaldırımda ezilme, halk otobüsünde dirsek yeme ihtimali olmayan bir zümre. Herhangi bir konuya yurttaşla aynı seviyeden bakmıyor siyasetçi. Siyaset böyle bir şey olmak zorunda değil, ancak buradaki kumaş buna çok uygun.
Bakın, daha bir yıl önce, seçimlerin ‘cumhuriyetin varlık yokluk seçimi’ olduğunu dile getiriyorlardı, milyonlarca insan bu kaygıyla sandığa gitti. Seçim bitti, iri laflar eden muhalefet kaybetti, birkaç hafta sonra muhalefet milletvekilleri TBMM’deki turkuaz halı üzerinde yakalarına rozet takıp güler yüzleriyle mutlu aile pozları veriyordu!
Yerel seçim sonrasında, Özel’in iktidarla normalleşme siyasetine yönelik eleştirileri, kaygıyı, telaşı, buradan anlamaya çalışmak zor olmasa gerek. Sade yurttaş ne olup bittiğini tam manasıyla anlamıyor. Geçen yıl muhalefete en ağır ifadelerle hitap eden insanlarla hangi düzeyde diyalog kurulabilir, mümkün mü böyle bir şey? Bir siyasetçi bu soruya, “Siyaset böyle bir şey” yanıtını verebilir ve kendi açısından haklıdır. Güzel de bizler aynı zümreye dahil değiliz ve derimiz aynı kalınlıkta değil.
Özgür Özel hakkında bir yazı düşünmüyordum doğrusu, ancak son açıklamalarını okuyunca rahat edemedim. Fatih Altaylı’nın Youtube kanalında konuşan Özel, AKP’lilerin-bir dönemin alameti farikası ‘kareli ceketle’ verdiği pozla ilgili bir şeyler söylemiş. Yalan olmasın, fotoğrafı gördüğümde öylesine giydiğini, farkında bile olmadığını düşünmüştüm. Fakat Özel söyleşide şöyle diyor: “Ceket o kadar da ekoseli bir ceket değil ama görüntüde öyle çıkmış. Bir kere de biz giyelim kime ne zararı var, 47 yıl sonra birinci parti olmuşuz. Ceketin adı winner (kazanan) ceketi… Özel bir mesaj yok ama bir kere de biz giyelim ne olmuş dedik. Artık winner biziz…”
Özel’in şu ana kadarki performansına yakışmayan, anlayışsız bir açıklama bu. O ‘sembol’ün muhalif yurttaşa yalnızca ‘kazanmı’yı çağrıştırdığını mı düşünüyor hakikaten! Örneğin bana (herhalde milyonlara!), on binlerce yurttaşı sivil ölüme mahkûm eden KHK’leri, “Ağaç kemirsinler” diyen herifleri… ihalecileri, üç-beş maaş alan parti-devlet görevlilerini, insanı dehşete düşüren ‘kibri’ hatırlatıyor.
Özel, aynı söyleşide, bayramda diğer partilerle birlikte iktidardaki iki partinin liderlerini telefonla aradığını da söylemiş. Peki, gelenektir, nezakettir. Bahçeli’yle şakalaşmışlar ve Bahçeli mutat sert ifadeleri için, siyasette olur böyle şeyler, nevi bir şeyler buyurmuş. Özel, bu durumdan duyduğu memnuniyetin altını çiziyor…
Milyonlarca yurttaştan biri olarak aklım almıyor bu tutumu, almak zorunda da değil tabii. Sevdiğimiz insanların, eşimizin dostumuzun ekmeksiz bırakılmasının, saygıdeğer insanların cezaevinde ömür tüketmesinin, yazar çizerin hedef haline getirilmesinin, yıllardır çekilen bunca acının siyasal sorumlularını yanlış biliyor olabilir miyiz? Samimiyetle, kendimden, algımdan kuşku duymaya başladım nicedir, muhterem muhalif siyasetçilerle dünyalarımız bu kadar mı ayrı hakikaten? Öyle görünüyor.
Evet, yeni CHP yönetimi ve Özgür Özel bir şey deniyor, başarı da başarısızlık da ihtimal. Özel’in iyi niyetli bir çaba içinde olduğunu düşünüyorum ve yeni yönetimin başarıya ulaşmasını, bu taktiklerin bir işe yaramasını çok isterim, hepimiz için iyi olur. Ancak bu yolda CHP yönetimi ve Özel’in, sırtlarını dayadıkları halk kesimlerinin asgari hassasiyetlerini gözetmesi gerekir. Daha az sinir bozucu olmak, mümkün. Yurttaş, siyaset esnafıyla benzer bir hayat yaşamıyor ve herhangi bir sembole aynı anlamı atfetmiyor. Bizler, siyasetçi kumaşına sahip olmayan sıradan insanlar, müsaade ederlerse, diğer yanağımızı uzatmayalım.
Açık Radyo notu: Şu yaşıma kadar hiçbir yayın organından Açık Radyo’dan öğrendiğim kadar çok şey öğrenmedim. Türkiye gibi bir çölde, sığlık cehenneminde, eşi benzeri olmayan bir mucizedir Açık Radyo. RTÜK, her sabah dinlemeye çalıştığım, ahaliye dünyadan ve elbette iklim krizinden haberler veren Açık Gazete’ye beş günlük bir ceza vermiş. Bir konuk, program esnasında ‘Ermeni soykırımı’ ifadesini kullandığı için. 2024 Türkiyesi için dahi absürt bir durum. Pes. Hakikaten pes. Açık Radyo’nun destekçisi, dinleyicisi ve ‘nöbetçi anayasacısı’ olarak, hiç tereddütsüz radyomun yanındayım. Radyomun açıklamasını buraya bırakıyorum.
Yazı önerileri: Ümit Kıvanç’ın ‘Çok Kötü Bir Şey Oldu’ belgeseli ile ilgili Tanıl Bora’nın yazısı ve İrfan Aktan’ın Ümit Kıvanç ile söyleşisi