Avrupa Parlamentosu, Türkiye ile ilişkilerin dondurulmasını tavsiye edince mesele hızla Suriyeli sığınmacılara geldi. Bu bile tek başına AB-Türkiye ilişkilerinin uzunca bir süredir ne denli yanlış bir düzleme oturduğunu gösteriyor. Bir zamanlar Türkiye’nin AB’ye üye olması belki bir ihtimaldi. Ancak herhalde aklı başında hiç kimse artık bu ihtimalin sürdüğünü düşünmüyordur. Yabancı düşmanlığının ve aşırı sağın bu denli arttığı bir Avrupa’da, merkezdeki partilerin dahi sağdan yedikleri baskı sebebiyle Türkiye’nin AB’ye girmesine destek vermesini beklemek gerçekçi değil.
Elbette en çok da ülkeleri herkesin bir tarafından dahil olduğu bir savaşta kasıp kavrulan Suriyeliler için. Şimdi ucuz hamasetle Batı’ya bağırıp çağırma zamanı. İktidar medyasının en sevdiği toplar bunlar. Şimdi hep beraber üzerimizde oyunlar oynayan Batı’ya sövüp toplu bir terapi yaşayacağız. Reisin etrafında kenetlenip bir olacağız. AB’ye girsek de öyle yapacaktık girmesek de öyle yapacağız. AB ile ilişki baştan yanlış mı kuruldu, bu süreç nasıl bu hale geldi diye hiç konuşmayacağız. Şahane jeostratejik önemimiz var. NATO’nun sınır bekçiliğinden Suriyeli sığınmacıların kapı bekçiliğine ilerledik. Dilediğimiz kadar bağırıp çağıralım. Tablo ortadadır