Makbul gazeteler, müsait gazeteciler ve uysal yazarlar bir baskı rejiminin göz alıcı renkli fakat basit oyuncakları olarak değerlendirilecek. Evlatları, torunları onlardan bahis açıldığında utanarak lafı değiştirmeye çalışacak. Oysa bugün içeride olan Cumhuriyetçilerin çocukları ve torunları kendilerinden göğüslerini gere gere bahsedecek. Daha önceki baskı dönemlerinde tutuklanan Cumhuriyetçilerin çocuklarının ve torunlarının yaptığı gibi.
Baskı rejimleri de bir doğal afet gibi kendiliğinden ortadan kaybolmaz. Onlara ancak toplumsal direnç geri adım attırabilir. Cumhuriyet bu toplumsal direnç merkezlerinden biri. Genel yayın yönetmeninden kantin sorumlusuna, yazarından muhabirine topyekûn bir saldırı altında olması da bu sebeple.
12 Mart’ın, 12 Eylül’ün, cemaat-AKP koalisyon döneminin uygulamalarını hayırla yâd eden kimse yok. Bugünkü baskıyı da kimse hayırla yâd etmeyecek.
Ancak bugün içeride olan arkadaşlarımız şimdiden memleketin basın ve ifade özgürlüğü tarihinde yerlerini aldılar.