AfD’nin yükselişi, Almanya’nın tarihsel travmalarını yeniden gündeme getirdi. II. Dünya Savaşı sonrasında, yaşanan büyük trajedilerin ardından demokratik ve ilerici değerlere dayalı bir toplum inşa eden Almanya, bugün aşırı sağın yeniden güç kazanmasıyla yüzleşiyor. Thüringen, 1924’te Nazilere ilk desteğin verildiği eyalet olarak biliniyor. Dolayısıyla bugün AfD’nin birinci parti olması, tarihsel açıdan da endişe verici bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Bu durum, Almanya’nın Nazi geçmişini hatırlatarak, toplumda derin bir huzursuzluk yaratıyor.
Bu seçimlerde dikkat çeken bir diğer unsur ise, yeni kurulan Bürger für Sachsen und Thüringen (BSW) partisinin başarısı. Henüz 8 aylık bir parti olmasına rağmen, BSW Saksonya’da yüzde 1,8, Thüringen’de ise yüzde 8 oy alarak önemli bir çıkış yakaladı. BSW, zenginlere daha yüksek vergi, göç ve iltica politikalarında daha sert bir çizgi ve Ukrayna’ya askeri desteğin sona erdirilmesi gibi politikalarıyla öne çıkıyor. Bu siyasi söylemler, özellikle doğu eyaletlerinde geniş bir yankı buluyor.
AfD ve BSW’nin bu yükselişi, Almanya’daki yerleşik partiler olan CDU ve SPD için büyük bir kriz anlamına geliyor. Yerleşik siyasi partilere karşı aşırı sağın yükselişi, dünyada neredeyse her ülkede yaşanan bir trend niteliğinde. AfD’nin elde ettiği başarı, sadece Almanya’nın değil, Avrupa’nın siyasi geleceği için de ciddi bir uyarı niteliğinde.