Gıda krizinin yapısal sebeplerini hesaba katınca, 1 Mayıs düzleminde küçük çiftçiler ve köylülerin acil ihtiyaçları ile kentli emekçi sınıfların ihtiyaçlarının ortaklaşacağını da söyleyebiliriz. Örneğin, bugün çiftçilerin en önemli mücadele başlıklarından biri desteklerin düşüklüğü. Kemer sıkma politikaları kapsamında bunların daha da düşürülmesi veya enflasyon karşısında yeterince artırılmaması durumunda krizin derinleşmesi kaçınılmaz. Böylesi bir durum girdi maliyetleri günbegün artan küçük çiftçi ve köylülerin üretim ve yaşam koşullarını daha da zor sokar.
Yanı sıra, sübvansiyon ödemelerinin geç yapılması gibi halihazırda üreticiyi zarar ettirmekte olan uygulamaların devam etmesi, üretim süreçlerini sekteye uğratacak, üreticilerin bankalara, tefecilere ve tüccarlara daha fazla bağlanmasını, borçluluğun artışını ve tarımı terk etmelerini beraberinde getirebilecektir. Keza kemer sıkma kapsamına alınması dahilinde referans fiyatlarının da benzer sonuçları doğurması muhtemeldir. Üreticiler yıllardır maliyetin altına taban fiyat açıklamalarıyla baş etmeye çabalıyor. Bu koşullar kırsalı ciddi bir yoksulluğa, gıda krizinin en çok hissedildiği alanlardan biri haline getirmiş durumda. Geçtiğimiz sene fındık üreticileri “masa başında fındık fiyatı belirleyenlere” cevap olarak fındık ağaçlarını kesiyor ve isyan ediyordu: “Bir kilo fındık, bir kilo çay, bir kilo peynir, bir kilo zeytin almıyorsa uğraşmaya gerek var mı? … Yemeyelim… Kim dedi sana peynir ye diye!”