Hiçbir şey hafızamızın zayıflamasından hatta onun bizi tümüyle terk etmesinden daha kötü olamaz. Eşimizin, çocuklarımızın, en yakın dostlarımızın ve nihayetinde de kendi ismimiz dahil hemen her şeyi yavaş yavaş unutmaktan, varken yok olmak, buradayken kaybolmak, daha kötü bir deyişle yaşarken yaşamamaktan daha tatsız ne olabilir ki? Üzülerek belirteyim ister başka sebeplerle ister Alzheimer’la bağlantılı olsun bilişsel bozulmaya yol açan ve ilerleyici hafıza kaybıyla sonuçlanan bu tatsız süreçlerin nedenlerini henüz tam olarak bilmiyoruz. Ve yine büyük bir üzüntüyle belirteyim ki elimizdeki mevcut ilaçların hiçbirisi bunama meselesine etkili ve kalıcı çözümler üretmiyor, üretemiyor.
Bu nedenle dikkatlerimizi sadece tedavi alanına yönlendirmekle kalmamalı, “BUNAMAYI ÖNLEYİCİ TEDBİRLER” konusuna da ağırlık vermeliyiz. İyi ve yeni haber şu: Lancet Demans Önleme, Müdahale ve Bakım Komisyonu bunama rakamlarının üçte birinden fazlasının “beslenme, egzersiz ve obezitenin önlenmesinin kilit oyuncular olduğu bir dizi ciddi yaşam tarzı müdahalesiyle” potansiyel olarak önlenebileceği sonucuna vardı.
Lancet Demans Komisyonu son çalışmasında yalnızca “beslenme, egzersiz, uyku, obezitenin önlenmesi, stresin yönetilmesi” gibi bildik faktörlerin yetmeyebileceğini “yaşa bağlı görme ve işitme bozukluklarının süratle düzeltilmesi”nin de bunama sürecinde önemli iyileşmeler sağlayabileceğini açıkladı. Unutmayalım ki demans vakalarının en az üçte biri damarsal yaşlanmaya bağlıdır, Alzheimer’dan bağımsızdır. Ve yine unutmayalım ki kalbimiz için iyi olan her şey beynimiz için de iyidir.