HDP’nin hendeklere ve barikatlara yönelik eleştirel bir tutumu vardı. PKK’yı da “silahları susturmaya” davet ediyordu.
Sonra ne olduysa oldu, tutumlarını değiştirdiler. Hendekleri bir “direniş biçimi” olarak selamladılar.
Silahların patladığı ve çatışmanın tırmandığı, siyasi gerilimin had safhaya ulaştığı bir ortamda; çok önceden hazırlandığı belli olan (tıpkı önceki özyönetim bildirileri gibi) bir “özerklik” bildirisiyle ortaya çıktılar.
HDP’nin siyasi zigzaglarını eleştirdik. Barışın ve çözümün bu şekilde zarar göreceğine dair kaygılarımızı dile getirdik.
“İşlerin bu hale gelmesinin tek sorumlusu PKK/HDP çizgisi midir?” sorularıyla da karşılaşıyoruz. “Devletin hiç mi günahı yok?” diyenler var.
Şu bir gerçek: Eğer bir ülkede çözümsüzlük varsa, bir sorun barış içinde ele alınamıyorsa, yaşananların asıl muhatabı elbette ki devlettir.