Tam Gülse Birsel’den Binali Yıldırım’ın “uzlaşmacı mizacına” dair bir güzelleme okumuş, Hürriyet yazarının “Bize böyle insan lazım. Uzlaşan, çözüm üreten, güler yüzlü, kibar…” tespitleriyle havaya girmişken; Ahmet Hakan’ın Yıldırım söyleşisiyle karşılaştık.
Meğerse Gülse Birsel boşa konuşmamış.
Başbakan’ın sahiden postmodern denebilecek bir uzlaşmacılık anlayışı var. Gerçi bu defa mesele bir Ege kentinde, Başbakan ve heyeti için özel olarak kapatılan bir deniz mahsulleri restoranında, inançlar gerekçesiyle tercih edilmeyen deniz ürünleri yerine “menemen” ısmarlamaya benzemiyor.
Konu daha karmaşık.
Ama belli ki Yıldırım’ın kafası böyle çalışıyor. İstenmeyen deniz mahsulleri yerine nasıl “O halde menemen yap!” orta yolunu buluyorsa, Başbakan muhafazakâr kesime de şimdi “tekme” yerine “mırıldanma” yöntemini hatırlatıyor.
Çıtayı böylece tek hamlede “tekme”den, “mırıldanma”ya indiriyor Başbakan.
Bundan iyisi Şam’da kayısı.
Kadınlar böylece sokakta şort dayağından kurtulacak. Ama ense köklerinde “Tuuu! Utanmıyor musun? Rezil. Bu şekilde nasıl çıktın?” diye mırıldanan insanlara muhatap olacaklar.
O kadar olur… Gülü seven dikenine katlanır misali. Buna da razı olacaklar. Serde Binali Yıldırım uzlaşmacılığı var.