İddianameye şöyle bir gözatmış herkes, Brunson’ın tutukluluğuna referans teşkil eden şeyin tek bir gizli tanığın ifadesi olduğunu görür. Gizli tanık ifadesi üzerinden hürriyeti tahdit eden işlemlere başvurmak gelişmiş hukuk standartları açısından pek övünülecek bir durum değil. Üstelik çok yakın zamanda Büyükada tutuklamalarında görüldüğü gibi, sonu hiçbir yere varmayan ve insanları boşu boşuna mağdur eden tutuklamalar, soruşturma süreçleri de yaşandı bu ülkede ve parlak notlar düşülmedi Türk yargısının yakın tarihine.
Ancak yine iddianameye şöyle bir bakmış herkes, Brunson’ın ‘ilişki ağı’nın sıradan ve masum tebliğ faaliyetine indirgenemeyeceğini de görür. Gizli tanık ifadeleri doğru ise, ‘Ramazan’ kod adlı FETÖ mensubu ile sıradışı bir periyodda görüşmelerin yanısıra, çoğu ABD donanmasında ya da NATO’ya bağlı birliklerde görev yapmış emekli ya da muvazzaf askerle sıkı temaslar, gizliliğine önem verilmiş kapalı yazışmalar, Güneydoğu’ya, Kobani’ye ve Kuzey Irak’a ziyaretler, özellikle Kürt gençleri üzerine yoğunlaşmış Hıristiyanlaştırma faaliyetleri gibi; bir ‘tasarım’a hizmet edildiğini düşündürten aktiviteler sözkonusu.
Brunson’ı sınırdışı etmek elbette bir çözüm olabilirdi, ama Türk yargısının da eldeki bulgulara dayanarak sözkonusu ilişki ağı üzerinde yoğunlaşma hakkı var ve bu hakkın tehdit yoluyla bertaraf edilemeyeceği de ortada.