Öyle bir yapı söz konusu ki, tavanı çözebilmek için tabana da el atmak gerekli olabiliyor. Sorun bu el atma işlemi sırasında yanlış aletin, yanlış enstrümanın kullanılmasında. Süzgeçle gidilmesi gerekirken bol kepçe kullanılmasında. Kimlerin FETÖ üyesi sayılıp sayılmayacağı konusunda kamu vicdanını tatmin eden bir çerçeve çizilememiş olmasında.
Bu nedenledir ki, darbecileri cezalandırmak ve devletin “bir daha asla” aynı tehlikeye maruz kalmaması için yapılan iyi niyetli çabalar tartışma konusu haline geliyor ve 15 Temmuz’u gerçekleştiren “üst akıl” gölgede kalıyor. Çünkü gazetecilere, yazarlara, AK Parti’ye ve muhalif partilere, avukatlara binlerce mektup geliyor. Bunlar arasında ilan edilen kriterlerin hiçbirisine uymamakla beraber işten atılanlar da var, 15 Temmuz’da tankların önünde olan da var, Cemaat’le ilgisi sempatizan düzeyinde olan ve 15 Temmuz gecesi aydınlanıp FETÖ’ye lanet okuyan da. En zoru son grup ve şu sorunun sorulmasını gerektiriyor: Bir insan hangi tarihten itibaren FETÖ’cü sayılmalı?
Nihal Bengisu Karaca’nın yazısı