İran Devlet Başkanı ve Dışişleri Bakanı’yla birlikte resmi heyetin hayatını kaybettiği “kaza”nın perde arkası notlarını belli bir jeopolitik bağlama oturtarak yazmıştım… Yapılmışı yıkıyorum… Yerine, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin, dün TBMM Grup konuşmasında dile getirdiği ‘ilgili bölümü’, esasında meselenin neresinden/nasıl tutulması gerektiği kılavuzu olarak alıyorum…
“Putin, yeniden devlet başkanı seçilmesinden sonra ilk resmi ziyaretini Çin Halk Cumhuriyeti’ne yaptı. İki ülke lideri arasında düzenlenen zirve toplantısında, yeni dönemde, ‘kapsamlı stratejik işbirliği ortaklığının derinleştirilmesi’ bildirisi imzalanarak ilan edildi…
Çin Halk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Çin ile Rusya’nın, küresel güneyin birliğini ve gücünü tesis edeceğini, dünyanın çok kutupluluğa yönelik genel tarihi eğiliminin takibini stratejik tercih olarak benimsediklerini açıkladı. Buna karşılık, ABD’nin Pasifik’i askerileştirme çabaları hızlanırken, Japonya ile ortak komuta yapısı kurma adımı, Japonya ve Avustralya ile ortak hava ve füze savunma ağı oluşturma arayışları, bu üç ülke arasındaki ortak tatbikatlar, bölgeye orta menzilli füze konuşlandırma amaçları, küresel gerilimi devamlı canlı tutmaktadır.
Ülkemizi de tehdit eden yaygın hegemonya mücadelelerinin insanlığın geleceğini ve güvenliğini riske attığı tartışılamayacak ölçüde meydandadır…
Dünya kabuk değiştirmektedir. Bu elbette sancılı olmaktadır. Yeni bir dünyanın kapıları açılmak üzere zorlanmaktadır. Ancak nasıl açılacağı, açılınca nelerle karşılaşılacağı belirsizdir.
The Economist Dergisi’nde 9 Mayıs 2024’te yayınlanan bir makalede, liberal uluslararası düzenin parçalandığı, çöküşün ani ve geri dönülemez olabileceği ileri sürülmüştür.
Parçalanan, haksızlıklara ve sefalet içindeki bir dünyaya ortam açan liberal düzenin kıyıya vuran enkazı, doğudan yükselen aydınlıkla kaldırılıp atılacaktır. Bu aydınlık, Türk aklıdır, Türk devridir, Türk kuşağıdır, Türk birliğidir.