AYŞEGÜL KASAP
@aysegul_kasap
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun (MKE) anonim şirkete dönüştürülmesini düzenleyen kanun teklifi oylaması sırasında çoğu muhalefet milletvekilinin Meclis’te bulunmaması yeni bir tartışmayı beraberinde getirdi. Kimi muhalefeti “Sonuç ne olursa olsun Meclis’te bulunup ret oyu vermeliydi” diye eleştirirken kimi de “Gitse ne olacak? Zaten AKP tüzüğü dinlemeden istediğini geçiriyor” diye savundu.

AKP Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın Meclis’e getirdiği MKE’nin özelleştirilmesine ilişkin kanun teklif, 30 Haziran’da TBMM Genel Kurulu’nda 63’e karşı 259 oyla kabul edilmişti.
Muhalefeti eleştiren seçmenler, Meclis’e gitmeyen vekillerin bir güvensizlik yarattığının altını çiziyor: “Meclis’te görevini yerine getirmeyenlerin vaatlerine nasıl inanalım?” Yani Meclis’te bulunmayıp orada karşı koymadıktan sonra “MKE’nin özelleşmeyeceğinin garantörü biziz” ifadesinin bir karşılığı bulunmadığını belirtiyor.
Meclis’in işlevini yitirdiğine inananlar ise ‘güvenlik soruşturması’ teklifini hatırlatıyor. Meclis’te ‘güvenlik soruşturması’ teklifi görüşmelerinde ‘cumhur ittifakı’ yeterli çoğunluğu sağlayamadığı için teklifin maddelerine geçilmesi reddedilmişti. Muhalefet teklifin bir yıl getirilemeyeceğini savunmuştu. Ancak iktidar bir hafta sonra tasarıyı tekrar Meclis’e getirmişti. AKP ve MHP’nin tam kadro hazır bulunduğu oylamada tasarı kabul edilmişti. Muhalefet partileri olup bitenleri “Meclis’e darbe” diye nitelemişti.
Siyaset bilimci Doç. Dr. Burak Bilgehan Özpek ve Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümü doktora araştırmacısı Nezih Onur Kuru Türkiye’deki ‘muhalefetin hali’ni Diken’e değerlendirdi.
‘Neden bizi temsil etmediniz?’
Kuru, toplumsal muhalefet yollarının kapandığını belirterek vekillerin Meclis’e gitmeme gibi lüksünün bulunmadığını söyledi: “Muhalefet partileri sanki bu kurulu otoriter rejimin bir tiyatro oyuncusu gibi görünüyor. Bunu kırmak için muhalefet partileri ve vekilleri Meclis’te kamp kurmalı. Meclis’ten dışarı çıkmamalılar. Ne olursa olun! Zaten herkes farkında, oyların çoğunluğu ‘cumhur ittifakı’nda. Kimse ‘Neden Meclis’ten geçti?’ demiyor. ‘Siz neden gidip hesap sormadınız? Siz neden bizi temsil etmediniz?’ diyor.”
‘Muhalefet parlamentonun dışında da siyaset kurmakta zorlanıyor’
Burak Bilgehan Özpek ise Meclis’in artık işlevini yitirdiği görüşünde. Bu nedenle siyasetin dışarıda yapılması gerektiğini savunuyor. Ancak muhalefeti dışarıda da siyaset kurmakta zorlanmakla eleştiriyor: “Muhalefet partilerini neden parlamentoya gitmiyorsunuz diye değil, ‘Niçin parlamento dışında bir siyaset kurmayı beceremiyorsunuz?’ diye eleştirebiliriz.”
Özpek, mafya babası Sedat Peker’in ifşalarına dikkat çekerek muhalefetin bunu neden siyaset alanına taşımadığını sorguluyor: “Son zamanlarda Sedat Peker’in ifşaları, özelleştirme yolsuzlukları, hükümetin içindeki bazı insanların çok orantısız para kazanması gibi bu meseleleri gündeme getirerek siz özelleştirilmeleri bir yağmaymış gibi gösterebilirsiniz.“
Kuru: Tüzüğü çiğneyip tasarıyı geçirdiler
Siyaset bilimci Nezih Onur Kuru, “Muhalefet Meclis’e gitse de bir şey değişmez” diyenlerin hukuki açıdan haklı buluyor: “Meclis çoğunluğu var bir kere. Diyelim ki ‘cumhur ittifakı’nın vekilleri gelmediğinde, güvenlik soruşturmasında olduğu gibi çoğunluk sağladıklarında bile iktidar Meclis tüzüğünü dinlemedi. Normalde genel kurulun bir sene sonra toplanması lazım ama tüzüğü çiğneyip ertesi hafta geçirdiler. Normalde bu anayasaya aykırı. Anayasa Mahkemesi’nin bunu direkt reddetmesi gerekiyor.”
‘Milletvekilinin Meclis’e gitmeme lüksü yok’
Kuru Meclis’in matematiğini açıkladıktan sonra “Sonuç ne olursa olsun Meclis’te bulunup ret oyu vermek görev” diyenlere katıldığını belirtiyor: “Çünkü toplumsal muhalefet kanalları zaten tükenmiş durumda. Yani 8 Mart’ta kadınlar yürüyüş yapmak istiyor. Çevre hareketi ve kadın hareketine karşı çıkacak kimse yoktur aslında. Ona bile polis nasıl davranıyor biliyoruz. Zaten sivil toplum yok, OHAL rejimi sonrasında tüm kurumlar kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya, yurt dışı fonları sürekli tartışma konusu haline getirilmiş durumda, medya zaten bağımsız değil. Böyle şartlarda milletvekillerin Meclis’e gitmeme gibi bir lüksü olamaz.”
‘Muhalefet siyasetçileri çok konforlu bir alanda’
Vekillerin Türkiye koşullarına göre yüksek maaş almasının da halkın gözüne battığını, bunun altında da toplumsal muhalefet yollarının kapalı bulunması gerçeğinin yattığını savunuyor Kuru: “Özellikle muhalifler ve iktidardan uzaklaşan seçmende adaletsizlik duygusu öfke ve nefret birikiyor ve bu tüm aktörlere yöneliyor. Muhalefet partileri sanki bu kurulu otoriter rejimin bir tiyatro oyuncusu gibi görünüyor. Bunu kırmak için muhalefet partileri ve vekilleri bence Meclis’te kamp kurmalı. Meclis’ten dışarı çıkmamalılar. Ne olursa olun! Zaten herkes farkında, oyların çoğunluğu ‘cumhur ittifakı’nda. Kimse ‘Neden Meclis’ten geçti?’ demiyor. ‘Siz neden gidip hesap sormadınız ? Siz neden bizi temsil etmediniz?’ diyor. Burada muhalefet kitlelerinin temsil edilmemesi sorunu var. Bence muhalefet siyasetçileri çok konforlu bir alanda, bu konforlarını bozmadıkları için haklı olarak bir tepki doğuyor.”
‘Otoriterliğin dozajı artıyor’
Genel başkanlardan ziyade grup başkanlarının vekilleri koordine etmesi gerektiğini belirten Kuru şöyle devam ediyor: “Parti içinde disiplini sağlayacak isimler var onlar da çalışmıyor demek ki. Siyaset yapmıyorlar. Burada, MKE’de ekonomik bir ayrışma var; kamu mu özel mi? İnsan haklarını ilgilendiren otoriter diyemeyeceğimiz bir tartışma var. Daha da otoriter konularda iktidar bu sefer iyice ceberutça davranıyor. Halktan çekinmiyor, vekillerden çekinmiyor. Otoriterliğinin dozajı giderek iyice artıyor. Yani en azından bunu set çekilebilir. “
‘Sine-i millet çözüm değil’
Kuru Meclis kürsüsünün aktif bir şekilde kullanılması gerektiği görüşünde: “Sine-i millet çözüm değil bence. Dünyada boykot gibi uygulamaların çok karşılık bulmadığını görüyoruz. 24 Haziran seçimleri 2017 referandumunda kılpayı kaçırılan seçim de bizi bunu gösterdi. Muhalefet birlikte olup bir şey yapma cesareti ortaya koyduğunda, ideolojik, partizan, etnik, mezhepsel ne varsa kısa vadeli de olsa aşabilip bir şeyler yapma potansiyeline sahip. Bunu Meclis’te de bir direniş evine çevirerek yapmak lazım. “
Özpek: Parlamento işlevsiz, bu gerçekle barışmalıyız
Doç. Dr. Burak Bilgehan Özpek, Meclis’in iç mevzuatının değiştiğine ve bir konu üzerinden uzun müzakereler yapılamadığına dikkat çekiyor: “Dolayısıyla muhalefet o şansını da kaybetti. Şu anda içinde yaşadığımız sistem tamamıyla parlamentonun işlevsizleştirilmesi üzerine kurulu. Parlamento açıkçası çok işlevsiz bunu kabul etmemiz ve bu gerçeklikle barışmamız lazım. Parlamentoda yapılan muhalefetin, herhangi bir eylemin gerçekleşmesine dair bir katkısı yok. Dolayısıyla bu sefer siyaset Meclis’in dışında bir yerlerde yapılıyor. Siyaset ve kamusal tartışma da Meclis’te yapılmıyor. O yüzden insanlar kendi medyalarına çekiliyorlar, sokaklara iniyorlar. Ya da herhangi bir meseleyi önlemek için siyasi açıdan daha cüretkar daha yaratıcı taktiklere başvuruyorlar. “
‘Liderler yaratıcı söylemlerle Tayyip Bey’i dengelemeye çalışıyor’
Özpek Kanal İstanbul örneği üzerinden siyasetin sıkışıp kaldığı alanı özetliyor: “Kanal İstanbul’da ‘Para ödemeyeceğim’ demek ya da ‘Bunu Meclis’ten geçirmeyeceğiz’ demek, ‘İç hukuk yolları bir şekilde işletilmedi’ demek Ak Parti’yi durduran bir şey değil. AK Parti’yi dururdan şey ‘tiksindirici borç’ gibi kavramlarla bu borcun bizzat Tayip beyden (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan) tahsil edileceği ima etmek. Maalesef kurumların olmadığı siyasetin parlamentoda dönemediği, liderlerin yaratıcı söylemler le bir şekilde Tayyip beyi dengelemeye çalıştığı durumdayız.”
Özpek de sine-i millete dönmenin sorunu çözmeyeceği görüşünde: “Burada muhalefet partisinin amacı Ak Parti’nin siyaset yapma alanını daraltmak olmalı. 128 milyar dolar meselesi çok başarılıydı. O konuşuldukça Ak Parti hareket edemiyor. Veya bu ‘tiksindirici borç’ meselesi çok başarılı, konuştukça hareket edemiyor. Dolayısıyla gündemi başka yerlerden kuşatmak gerekir. Adalet ve Kalkınma Partisi’ni başka yerden sıkıştırmak gerekir. “
‘Muhalefet dışarda da bir siyaset kuramıyor’
Muhalefetin siyaseti başka bir noktadan kurması halinde MKE meselesinin hala tepki çekebileceğini belirtiyor Özpek:
“Son zamanlarda Sedat Peker ifşaları, özelleştirme yolsuzlukları, hükümetin içindeki bazı insanların çok orantısız para kazanması gibi bu meseleleri gündeme getirerek, siz özelleştirilmeleri bir yağmaymış gibi gösterebilirsiniz. Yani siyaseti Meclis’te yapmak yerine dışarıda yapmak lazım. Bence insanları mutsuz eden muhalefet partililerin dışarıda da bir siyaset kurmakta çok zorlanması. Yani dışarıda doğru siyaseti kurabilseler, hiç kimse parlamentoya gidip gitmedikleriyle ilgilenmez. Muhalefet dışarıda siyaset kurmanın da yollarını arıyor fakat muhalif insanları tatmin edemiyor.
İçişleri bakanı etrafında dönen bazı iddialar ve bunun siyasete dönmemesi için bir mani yok. Muhalefet partileri bunu etkili bir siyasete dönüştürmüyor. Etkili bir siyasi söylemin parçası yapmıyor. Bunu yapabilse Ak Parti’nin siyasi tabanını kısıtlayabilir. Bunu yapmak da bağırıp çağırmak meselesi değil, daha akıllıca bir şeyler söylenmesi lazım. Daha akıllıca ilişkiler kurmak lazım.”
‘Muhalefet daha yaratıcı olmalı’
Özpek, muhalefetin atması gerektiği adımları şöyle sıralıyor: “Halkın çok gerçek bir problemi var; ekonomi. Atılan adımların bu problemlerle ilişkilendirilmesini sağlayabilirler. Niçin enflasyon yüksek? ‘Çünkü içişleri bakanı bir şekilde kendisine yakın insanlara para kazandırıyor. Çünkü devletin elindeki mallar peşkeş çekiliyor’ gibi… Daha yaratıcı şeyler bekliyorum ben açıkçası muhalefet partilerinden. Çok coşkulu ‘Ödemeyeceğiz, yapmayacağız, hesap soracağız’ tarzı değil. Daha akıllı, daha nokta vuruşu daha ses getirecek söylemler bekliyorum. Parlamentoyla olmaz. Parlamentoya gitmek siyaseti meşru kanallar üzerinden oynamaya çalışmak artık vakit kaybı. Bu olmayacak bunu kabul etmemiz lazım.”
‘Niçin parlamento dışında bir siyaset kurmayı beceremiyorsunuz?’
“Sadece başkanlık sistemini getirmediler, Meclisin mevzuatıyla da oynadılar” diyen Özpek şöyle noktalıyor sözlerini: “Muhalefet partilerini ‘Neden parlamentoya gitmiyorsunuz diye değil, niçin parlamento dışında bir siyaset kurmayı beceremiyorsunuz?’ diye eleştirebiliriz. Bazı çabalar var umut verici ama yeterli mi yeterli değil. Birçok sorunu çok ustalıkla bu hükümete bağlayabilirler. Biraz daha bu konuda yaratıcı olmaları gerekiyor.”