Rıza Sarraf sayesinde, Türkiye adaletinin ve basınının durumunu Amerikan aydınlarının daha yakından görmesi ve izlemesi sağlandı. Bundan memnuniyet duymalıyız.
Sadece yargı bağımsızlığının ve basın hürriyetinin mevcut olmadığı değil, aynı zamanda, saçma sapan komplo teorileriyle insanların nasıl karalanıp, susturulmaya çalışıldığı da anlaşıldı.
Okyanus ötesindeki bir Amerikan savcısına dahi çamur atanların, Türkiye’de yaşayanlara uyguladığı iftiraya dayalı baskı ve sindirme operasyonlarının, ne ölçüde etkili olabileceği ortada. Zaten bir avuç aydın haricinde, herkes pes etmiş vaziyette.
Keşke Bharara, Star gazetesine karşı hakaret davası açsa ve bunu ciddi bir biçimde takip etse.
Dava iki şekilde neticelenir: Ya mahkeme, gazeteyi haklı bulur. O zaman, Bharara, Türk adaletinin durumunu daha yakından müşahede etmiş olur.
Veyahut Star gazetesi, attığı iftiradan dolayı ağır bir para cezasına çarptırılır. Bu durumda da, basın özgürlüğünün, hakaret ve iftira özgürlüğü olmadığını patron Ethem Sancak idrak eder. Her iki gelişme de ülkemize olumlu katkı sağlar.