Batı dünyası giderek Esed’in kalmasının değil aksine gitmesinin bölgede istikrarsızlık yarattığını düşünmeye başladı. Gerçekten de iç savaşı körüklemek ve desteklemek yerine Esed’i ikna etmek suretiyle bir çözüm aransaydı, bu son gelişmeler ortaya çıkmayabilirdi ama bizimkiler, muhtemelen fütuhat arzusu genlerinde olduğu için, gözlerini Şam’a diktiler. Tayyip Erdoğan’ın “Şam’da, en yakın zamanda Emevi camiinde namaz kılacağım” demesi başka ne anlama gelir? Bu cümleyi 5 Eylül 2012’de sarf etmişti. Üzerinden 2 yıl geçti. Bir türlü yanlış politika yürüttüklerini kabul etmediler. Bu yüzden de Türkiye battıkça batıyor.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, BBC’ye beyanatında “PKK/PYD’yi, IŞİD’i ve Suriye rejimini komşu olarak istemiyoruz” dedi ama bu gidişle ya IŞİD komşu olacak ya da PYD. Allah korusun Türkiye’nin sınırları bile değişebilir. Bu sonuç, büyük ölçüde Arap Baharı’ndan kaynaklandı fakat Türkiye pekâlâ daha ılımlı bir siyaseti benimsemek suretiyle hem bölgedeki ağırlığını koruyabilir hem de Esed’le arabuluculuk yürüterek onun mutedil bir çizgiye gelmesini sağlayabilirdi. Suriye’nin birlik ve bütünlüğünü, sınırlarını muhafaza edebilmesi, Türkiye’nin lehine olabilecek tek çözümdü.