1) Ahmet Kaya ile Yavuz Bingöl mukayese edilemez. Ahmet Kaya, özgürlükçü bir tavır içindeydi. Kurulu düzenin Kürtçe yasağını eleştiriyordu. Onu, PKK yandaşı ve Türk düşmanı ilan ettiler. Oysa Yavuz Bingöl, kurulu düzenin kanatları altında, Berkin Elvan’ın ailesini ve sevenlerini üzecek cümleler sarf etti. Ahmet Kaya’ya çatal-bıçak atanlar, güçlüden yanaydı. Ahmet Kaya ise mağdurdu. Yavuz Bingöl’ün Ak Saray müdavimi haline gelmesi, onu güçlüden yana bir konumda gösteriyor.
2) Bingöl’ün maksadı Berkin Elvan’ı, ailesi ve sevenlerini taşlamak değildi. Tartışma başlayınca, Ahmet Hakan da iyi niyet göstererek, söyleşinin tümünü yayınladı. Mülâkat okunduğunda bu husus hemen anlaşılıyor. Bingöl’ün hatası, Gezi’de, Tayyip Erdoğan aleyhine slogan atılması ya da duvarlara yazı yazılmasıyla, Berkin Elvan’ın annesinin mitingde yuhalatılması arasında bir ilişki kurmasıydı. Yavuz Bingöl şöyle konuşmadı: “Erdoğan hakkındaki hakaretamiz cümleler yanlıştı. Erdoğan’ın da, Berkin Elvan için kullandığı olumsuz sözler yakışıksızdı; hele onu yuhalatması hiç kabul edilemez…” Böyle deseydi, kimseden ses çıkmazdı. Erdoğan’ın “insani bir tepki verdiğini” belirtti. Hakaret cümleleriyle Berkin Elvan arasında sebep sonuç ilişkisi kurdu. Berkin Elvan’ın ne suçu var? Kaldı ki Gezi’yi, birkaç hakaretle özetlemek de mümkün değil. Gezi, bir öfke patlamasıydı. Otoriterleşmeye karşı anlamlı bir protestoydu.
Lafı fazla uzatmak istemiyorum. İrticalen sarf edilen birkaç kelimeden dolayı, Yavuz Bingöl’ü yerden yere vurmak haksızlık; bunu da kabul ediyorum. Asıl öfkeyi ne doğuruyor biliyor musunuz? Bingöl de dahil bazı sanatçıların, zulmettiği aşikâr hale gelen gücün yanında durmaları… İsrafın sembolü olan Ak Saray’a koşup gitmeleri… Yolsuzlukların hesabını vermeyen, hukuksuzluğu ayyuka çıkmış bir kişiyi sarıp sarmalamaları; öpüp koklamaları…