BERNA KAYTAZ
@bernakaytaz
Virginia Woolf’un dediği gibi “Dünyanın kayıtsızlığı kadın söz konusu olduğunda yerini saldırganlığa bırakıyordu. Dünya gülerek ‘Yazmak mı? Senin yazıların ne işe yarar ki?’ diyordu.”
Kadını hor görüp aşağılayan görüşlerin kökleri, tarihin karanlık dehlizlerine dek iniyor maalesef ve bu karanlıktan kurtulmak isteyen kadınların eşitlik mücadelesi her alanda birkaç yüzyıldır devam ediyor.
Kalemiyle, sözüyle, sesiyle var olan ve kayıtsız dünyaya kendini duyurmaya çalışan yürekli müzisyen kadınları ve ilham veren şarkılarını 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle kısaca hatırlatmak istedim.
ASİ TRACEY THORN
38 yıldır şarkı sözü yazarı olarak müzik sektöründe saygın bir yeri var Tracey Thorn’un. Everything But The Girl grubuyla 90’larda popülarite yakalıyor. Müziğin yanısıra edebiyata düşkünlüğünü bildiğimiz Thorn, kendini notalar dışında gazetelere yazdığı köşe yazıları ve kitaplarıyla da ifade ediyor.
Onun şarkıları bir saklanma yeri değil, aksine kendini bulma yeri. O yeri özenle kadınlara ayırıyor. Son olarak yayınladığı Record adlı albümündeki ‘Sister‘ şarkısında, kadınlığı çevreleyen beklentileri benimsemenin ya da reddetmenin ne anlama geldiğini, bir yaşamı nasıl şekillendirdiğini kendi üslubuyla anlatıyor. Geleceği anlamak için geçmişe bakıyor ve diyor ki, “Ateş açıyorum toplumun kadınlara dayattığı rollere. Özgürlüğün peşine düşüyorum. Bu benim! Yani tamamen başkası. Sizin beklentilerinize uymayan bir yeni ben!”
BETTY DAVIS: O’NA DEĞİŞİK DİYORLAR!
Betty Davis, caz ve funk müzik tarihinin ezber bozan asi figürlerinden biri. Kariyerine 60’larda söz yazarı olarak başlayan Davis, New York’a taşınarak eşi caz ikonu Miles Davis’in desteğiyle sahnelere de çıkmaya başlıyor. Yazdığı şarkı sözleri, döneminde cesur ve cüretkâr bulunuyor.
‘They Say I’m Different’ şarkısıyla ünlenen Davis, bir kadın olarak, üstelik de siyah bir kadın olarak 60’larda var ve görünür olma mücadelesini kavga ederek sürdürüyor.
Müziğini soranlara, “Terbiye edilmemiş” diye ifade ediyor. Erkekler tarafından örülen duvarları, müziği ve sahnedeki sıra dışı tarzıyla yıkıyor.
HEYBETLİ ODETTA!
Odetta, Amerikan Folk müziğinde heybetli cüssesi ve güçlü sesiyle tanınıyor. 1956’da kaydettiği ilk albümü, genç Janis Joplin’in eline geçiyor ve müzik yapması için Odetta’nın o büyük sesi Joplin’e ilham veriyor.
Müzikalitesi sadece Janis Joplin’i değil Bob Dylan, Joan Baez gibi folk müzisyenlerini de etkiliyor.
Şiddet karşıtı ve ırksal eşitlik görüşleriyle bilinen yurttaş hareketi lideri Dr.Martin Luther King Jr. ile arkadaş olan Odetta, hem konuşmacı hem de şarkıcı olarak King’in mitinglerinde varlık gösteriyor.
Kadın olarak eşit hak talebinde bulunan insan hakları savaşçısı Odetta, Amerikan tarihinde hem müziğiyle hem de mücadelesiyle iz bırakan kadınlardan biri oluyor. 1930’da başlayan yaşamı 2008’de sona eriyor.
VE SİYAH ÇIĞLIK NİNA!
Caz ve blues müzik tarihine piyanist ve vokalist olarak derin iz bırakan Nina Simone, tutkulu bir insan hakları savunucusu da! Curtis Müzik Enstitüsü’ne burs başvurusu yapıp reddedilişi, ırkçılıkla ilk karşılaşması Simone’un. Bu ırkçılık şokunu hayatı boyunca atlatamadığını söyleyerek müziğiyle mücadeleye başlıyor ve Martin Luther King Jr. öncülüğündeki sivil haklar hareketine ‘Mississippi Goddam‘ adlı cesur ve protest şarkısını yazarak destek veriyor.
Nina Simone şarkısında öfkesini şu dizelerle ifade ediyor:
“Bu baskıya daha fazla dayanamayacağım.
Ülkem yalanlarla dolu.
Hepimiz sinek gibi öleceğiz.
Artık kimseye güvenmiyorum.”
Şarkı insan hakları hareketinin marşına dönüşüyor. Özgür ve eşit bir dünya mücadelesine hayatını adayan Nina Simone şu anlamlı soruyu soruyor: “Yaşadığı dönemi yansıtmayan bir sanatçı nasıl olur?”
Toplumun genel kabullenişlerine karşı duran eşit, adil ve özgür bir dünya için mücadele eden tüm kadınlara saygıyla!