Her AYM kararı herkesi memnun etmez. Her karar salt hukuki de olmayabilir zira AYM aynı zamanda başta toplumsal ve siyasi olmak üzere bir dizi unsuru gözeterek karar verir. Ama bu mahkemenin nihai karar mercii olması ve kararlarına uyulması ülkede bir hukuk düzenin varlığını temsil eder. Adı ne olursa olsun nihai karar veren bir mahkemenin bulunması zarurettir. Bizde ve demokratik ülkelerde bu kurum anayasa mahkemeleridir. Eğer, Yargıtay ya da başka bir adli merciiye de böyle bir yetki verilmesine gerek olsaydı yahut bu yetkiye ortak kılınsaydı anayasada o merciinin de adı yazardı.
Yargıtay’ın, Can Atalay kararına müdahale ederek yerel mahkemeyle arka çıkmasına kadar AYM’nin nihai merciiydi. Birkaç hafta önce AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulanacak kadar kesin bir direnç ortaya koyan 3. Daire, dün ikinci tahliye kararını da reddetti. Bildiğimiz, öğrendiğimiz hukuka göre yetkisi olmayan bir alana müdahale ederek, AYM’nin anayasal otoritesini geçersiz ilan etti. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne göre AYM’nin Can Atalay kararı 153. Madde kapsamına girmiyor. Yani, bugüne kadar kapsama giriyordu ama artık girmiyor!