Anayasa ile iktidar işlemleri arasında makas böyle açık olur mu? On milyonlarca insanı referanduma taşıdığımız Anayasa bu kadar önemsiz olur mu?
Meydanlarda vaat edilenle tatbikat arasındaki onlarca başka çelişki bir yana… Zaten Cumhurbaşkanı’na sınırsız yetkiler verilmişken bir de böyle kenarından dolanarak, hatta yok sayarak anayasa önemsizleştirmek milli irade ve hukuk devleti prensipleriyle bağdaşır mı? Yoksa prensibimiz, “Sandıktan çıkarsan, bir dahaki sandığa kadar bildiğin gibi yap” da nasıl yaparsan yap mı?
Madem en kritik işlerde bile anayasa otoritesine riayet yok, “yeni anayasa” ihtiyacı nereden çıktı? Nasıl bir metin yazılacak da yenisine uymak mecburi olacak? “Bundan sonra Anayasa’ya uyalım” gibi bir şey mi? Uymamayı kim denetleyecek? Denetlese kime laf geçirecek? Tepesinde koalisyon ortağının kılıcı sallanan Anayasa Mahkemesi mi?
AYM’nin kararı sadece ortadaki usul hatasının geç de olsa -itirazdan 6 yıl sonra- giderilmesi için verdiği bir iptal değildir. Bu karar, hukuksuzluğun statüko haline geldiğini ilan ediyor. Anayasaya dahi uyulmayan ülkede hakka, hukuka, ya da kanuna uymak anlamsızlaşıyor.
Türkiye’nin ekonomiden dış politikaya, eğitimden kültüre, sanata kadar birçok alanda gerilemesinin, vakit ve kaynak kaybının; topyekûn seviyesizlik illetinden mustarip oluşumuzun hikayesini de bu anlamsızlık açıklıyor. Elimizde ise, “Şöyle büyük devletiz, böyle eski geleneğimiz var” edebiyatından gayrı bir şey kalmıyor.