Bu noktada, İyi Parti Lideri Meral Akşener’in önceki akşam Habertürk’te yaptığı açıklamalar “altılı masa”nın sadece aday belirleme yöntemini değil, adayın kim olacağı sorusunu da şekillendirme kapasitesi içeriyor. Akşener, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz etmiyor ama herşeyden önemli olan şeyin seçimi kazanmak olduğunun altı çizerek “kazanacak aday”a odaklanmayı önceliyor. Bunu söylerken, daha önce Kılıçdaroğlu’nun “İsimleri masaya gelmeyecek” dediği iki belediye başkanını –İmamoğlu/Yavaş– yeniden denkleme dahil ediyor.
Bu yaklaşım bir kriz işareti mi? Değil.
Altılı masanın akıbeti için risk mi? Değil.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz mı? Değil.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul mü? O da değil.
Şu… Altılı masanın adaylık konusunu erteleme ve sona bırakma stratejisi değişmek zorundadır.
Liderlerin, Kemal Bey’in çabasını, performansını ve yaklaşımını hesaba katarak hem CHP lideriyle hem de kendi aralarında adaylık defterini açmalarının ve karar vermelerinin zamanı gelmiştir. Bunun, sanıldığı gibi “aday yıpranır” gibi sakıncası yoktur ve olmamalıdır da. Zira, yıpranacak aday son dakikada da yıpranacaktır. Aday yıpranır görüşünü baştan kabul etmek seçim yenilgisinin yolunu açacaktır. Bu endişeden sıyrılıp, tam tersine adayın rakibini yıpratacağı senaryosuna odaklanmaları gerekir. Adayın kimliği açıklanmasa da kendi aralarında isim üzerinde müzakereye başlamak ve bir karara varmak, altılı masaya/muhalefete psikolojik üstünlük sağlayacaktır.
Mustafa Karaalioğlu’nun yazısı