Türkiye toplumu şekli, hacmi, görüntüsü ve niyeti ne olursa olsun vesayet kabul etmiyor. Zira bünye reddediyor.
Zihniyet değişimi sadece vesayete reddiye şeklinde tezahür etmiyor, aynı zamanda toplum her türlü demokratik adıma hazır ve hatta talepkar haldedir.
Kriz ve sorunların aşılması için en etkili yolun daha fazla demokratikleşme olduğuna dair yaygın bir kanaat oluşması boşuna değildir. Düne kadar bir endişe ve korku nesnesi olan demokrasi bugün vazgeçilmez bir yöntem olmuştur.
12. Cumhurbaşkanı’nı belirlemek için seçim yapılacak olması da yapılacak seçim de işte bu zihniyet dalgasının üzerine oturuyor. Teknik bir düzenleme ya da kendi başına bağımsız bir model değil, yaşanan değişimin kaçınılmaz bir sonucudur.
Millet iradesini sisteme dahil eden bir demokrasi, vesayetle pazarlık yapmadan onu tesfiye edecektir, elbette.
Toplumun bütün yönetim kademelerine doğrudan hakimiyeti sayesinde 10 Ağustos Türkiye demokrasisini yeni bir seviyeye çıkartacaktır.
Sandık, hem vesayetçilere hem de siyasetten kaynaklanabilecek iktidarı vesayetle paylaşma eğilimlerine hareket alanını biraz daha kapatacaktır.
Mustafa Karaalioğlu’nun yazısı