Dün Türkiye’ye gelen Mahmud Abbas “Ateşkesi kabul edersek İsrail’in saldırganlığı açığa çıkar” deyince, hem Gül’ün, hem Ahmet Davutoğlu’nun yüzü asıldı. Az önce Mısır ve İsrail dışişleri bakanlarının Türkiye (ve Katar) istese Hamas’a ateşkesi kabul ettirirdik iddialarını yalanlamışlardı.
Gerçi Abbas da Filistinlilerin tek tutunacak dalının Türkiye olduğunu söyledi, teşekkür etti. Ama işin acı ve püf noktası da işte burada. Türkiye daha önce, AK Parti hükümetlerinden çok önce de Filistin’e İsrail saldırıları olduğunda hemen yardım elini uzatabiliyordu. Ya İsrail üzerinden, ya Mısır üzerinden Filistin halkının yaralarını sarabiliyordu.
Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidara gelene dek böyleydi. Ama Müslüman Kardeşler, Suudi Arabistan destekli bir darbeyle 2013’te devrildikten sonra o kapı kapandı; Mısır’da artık Türk büyükelçisi yok. İsrail’de zaten Mavi Marmara felaketinden sonra, 2011’den bu yana yok. (Hatta komşu Suriye’de de yok.) Türkiye’nin son dönem Orta Doğu çizgisi kendi dallarını kollarını adeta budamış vaziyette. Birkaç yıl öncesine dek bölgedeki her ülke ve grupla konuşabilmekle, arabulucu olabilmekle övünen Türkiye, şu anda esir alınan diplomatlarına, kendisinden yardım umanlara erişmekte zorlanıyor.
Filistin’e desteğini kalpten veriyor ama o destek somut desteğe dönüşemiyor, yalnızlığına maalesef çare olamıyor. İçten geliyor olsa da dayanışma vaatleri, hamasi nutuklar yetmiyor.