Burada biz gazetecilere de görev düşüyor. Bakın, birkaç yıl öncesine kadar pek çok cinayet, “namus” ya da “töre” cinayeti olarak sayfalarınıza gelir, hâkimler de bunu “hafifletici sebep” sayarlardı. Aile içi şiddet ve saldırılar ise çoğunlukla karakolda “kocandır sever de döver de, öpüşün barışın” kafasıyla kuzuyu kurda teslim etmekle sonuçlanırdı, bu da o “namus cinayetlerine” giden kapıyı açardı.
Yasalarda “namus” ya da “töre” hafifletici sebep olmaktan çıktı, minareyi kılıfına uydurmak isteyenler şimdi işte böyle “delil yetersiz” gerekçeleriyle toplumsal trajediyi devam ettiriyorlar. Ama bunlar bizlerin ısrarla yazıp çizmesiyle de değişiyor emin olun. Sorumlu olanlarımız artık bu tür cinayet, tecavüz olaylarında “namus” ya da “töre” gibi kılıf sıfatlarını kullanmıyor; suç suçtur diyoruz.
O yüzden Melis, Ayşe, kadın ve erkek bütün vicdan sahibi meslektaşlarım, lütfen yazmaya devam edin. Küçük ve güçsüzlerin, büyük ve güçlülere ve sapıklara karşı korunmasında hepimizin ortak sorumluluğu var. Hatalar olur, hatalar düzeltilir, önemli olan kimsesizlerin kimsesi olmak değil mi bir yerde?
Bu utanç verici tartışmanın taraflarıyız hepimiz ve iyi ki öyleyiz; aksi halde meydan güçlü ve büyük ve sapık olanlara daha çok kalacak çünkü.