AKP hükümetleri ile yaşamaya başlamamızdan beri, bu partiye Kemalist bir nefretle bakmamak, hattâ bir de bu hükümetlerden yana tavır almak, “liberallik” suçunun asıl tanımı oldu…
Gün geldi, Tayyip Erdoğan demokrasi çerçevesi içinde durmaktan vazgeçti.
Kendi adıma konuşayım: Erdoğan vazgeçti diye ben de demokrasiden vazgeçemeyeceğime göre Başbakan’ın yeni icraatını eleştirmeye başladım. Bizim “liberal” aşiretten bazıları benim gibi tavır aldı; bazıları da Erdoğan’ı desteklemeye devam etti (çünkü şu varolan yapıda “demokrasiye en yakın” onu buluyorlar)…
Gene “liberal yazarlar” oraya, “liberal aydınlar” buraya, başrol oynamaya devam ediyoruz. Üstelik, bir dönem kendileri de bu “hakaret”i işitmiş olan bazı kişiler de şimdi aynı ses tonuyla “liberal yazarlar”dan söz edebiliyorlar…
Ayrıca, bir arada düşünmesi bayağı zor olan kutupları aynı cephede buluşturmak gibi bir marifeti de varmış bu “liberal aydınlar”ın. Başlangıçta, Kemalist milliyetçilerin hedef tahtasıydılar. Normal. Ne milliyetçi, ne de Kemalist, liberal dostu olabilir.
Derken Müslümanlar, “İslâmcılar” hükümet oldu. Ama şimdi “İslâmcılar” da düşman ilân ettiler “liberal aydınlar”ı.
Azımsanmayacak bir “birleştirici” işlevimiz olduğunu bu vesileyle öğrenmiş olduk. Birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyaç duyulan bugünlerde bu özelliğimizin kıymeti biline.