Bu yeni politika ile elde edilecek bir başarı olduğunu düşünmüyorum. Türkiye için bir hayli hasar verecek bir sürece girdik. Dolayısıyla bugün AKP’de (ve tabii Tayyip Erdoğan’da) cisimleştiği biçimiyle “siyasî İslâm”ın “başarı”sından söz etme imkânının kalmadığını söyleyebilirim.
Ama bunu söyledikten sonra sıra Cemaat’a da geliyor. Bugün Erdoğan’ın elinde ve dilinde iblisleştirilen bir Cemaat var. Onunla yatıp onunla kalkıyoruz. “Cinayetleri de meğerse onlar işlemiş” havaları esiyor, estiriliyor. Bunlar değil benim kafamı kurcalayan.
… “Nüfuz etme” ve “kadrolaşma” konularına girmek istemiyorum; bunları da bir hayli sakıncalı buluyorum ama onların böyle bir strateji seçmelerinde Türkiye’nin anti-demokratik yapılanmasının da önemli bir payı olduğu kanısındayım. Ergenekon’la başlayan süreci daha ileriki aşamalarda kendi “düşman”larını cezalandırmak üzere kullanmaya girişmeleri bence çok daha ciddi bir durum. Kürt sorunu karşısında aldıkları tavır ayrıca kınanacak bir şey.
Dediğim o “kötüye kullanma”nın belli başlı hedeflerinden biri Ahmet Şık’tı. Zaman’a yapılan saldırıyla tırmanan kavgada Ahmet Şık örnek bir davranışta bulundu (dün bunun benzerini Amberin Zaman dolayımıyla söylüyordum). Bu davranışlar daha yaygın bir şekilde örnek alınırsa, Türkiye demokratikleşme yolunda ciddi mesafe alır.