‘İslâm’ kelimesi aynı zamanda ‘Müslüman’ anlamında kullanıldığı için, İslâm İşbirliği Teşkilatı’nı, İslâm dinini değil Müslümanları temsil iddiasında bir kuruluş olarak görmemiz bekleniyor. Zaten adında ‘işbirliği’ lafzı bulunan bu teşkilat, yaptırım gücü olmamasına karşılık ortak maslahatı ele alıyor ve kararlar veriyor.
Kısaca bu teşkilat dinî konularda karar veren ilmî bir heyet değil, siyasî konularda gevşek bağları olan ortak bir platform niteliği taşıyor. Temsil sorunu da doğrudan, halkın rızasına ve iradesine dayanmak gibi siyasî bir nitelik kazanıyor.
Sorumuzu tekrarlayalım: Gelen temsilciler, geldikleri ülke nüfusunun ne kadarını temsil ediyor? ‘İslâm’ ortak paydasını, bu teşkilata üye sıfatıyla gelen temsilcilerin, gerçekte temsil ettikleri çıkar hesaplarının önüne ne ölçüde koyabiliriz?
Bu toplantı için ‘İslâm dünyası’ veya ‘İslâm toplumu’ başlıkları cömertçe kullanılmasına rağmen gerçekte gelen temsilciler ‘İslâm’ lafzıyla hiçbir şekilde yan yana koyamayacağınız mutlak monarşilerin, azınlık diktalarının temsilcileri.
İstanbul’un iki gününü işgal eden zenginlik ve şatafat görüntüleri ile İslâm dünyasının çok bilindik yoksulluk ve sefalet fotoğrafları arasındaki yaman çelişki bu temsil sorununu yeteri kadar gösteriyor olmalı.